one

900 44 8
                                    

Yorgun adımlarla ilerliyordum büyük binaya doğru. Kim gecenin bu saatinde yamulan posteri umursardı ki?

Tabii ki de kocaman posterde olan o adam.

Kim onların umursardığı bu saçmalığı düzeltmeye buraya kadar gelirdi ki?

Tabii ki de ben!

Derin bir nefes verdiğim sırada büyük kapıdan içeriye girdim. Bir güvenlik hızla yanıma geldi. "Buyurun."

Elimdeki çantayı açtım ve içini gösterdim. "Posteri düzeltmeye geldim." Bakışları bir kaç saniye üzerimde dolandı. İçimdeki yer yer kirli beyaz tişörtümü, onun üzerindeki rengi kaçmış gömleğimi pek beğenmemiş gibi duruyordu.

Çok da umurumdaydı.

"Kimliğini görebilir miyim?" Derin bir nefes verdim. "Pekala, posteriniz yamuk kalıversin o zaman. Umurumda değil." Arkamı dönmüş gidecekken gördüm hemen arkamda duran yaşlı teyzeyi.

Temizlikçi gibi görünüyordu.

"Oğlum akşamın bir vakti gelmiş buraya. Neden almıyorsunuz içeri?" Güvenlik duraksarken yeniden göz göze geldim güvenlikle. "Pekala, geç o zaman." Hızla birine işaret verdiğinde yanımda birini göndereceklerini anlamıştım.

Teyzeye döndüm ve gülümsedim hafifçe. Kolumu patpatladı. "Bizim gibiler her gün çalışmalı oğlum." Bir şey demedim ve asansöre ilerledim.

Üçümüz asansörle yukarı çıkarken ilk inen temizlikçi teyze olmuştu. Biz çatıya çıktık ve açılan asansör kapısı ile hızla binanın ön kısmına ilerledim.

Çabucak halledip evime gitmek istiyordum. Tabii kaldığım yere ev denilebilirse.

Çengeli hızla giydiğim tulumun beline takarken kendimi aşağıya bırakmıştım. Ayaklarım binanın cam yüzeyine temas ederek beni dengelerken bakışlarım posterde dolaşıyordu.

Onu daha önce bir kaç yerde görmüştüm. Televizyonda bile vardı. Herkes bu kadar genç yaşta bu kadar zengin olmasına hayrandı.

Sıradan bir maşa gibi duruyordu.

Gözlerimi devirdim ve posterin asılı olduğu ipleri sıkılaştırmaya devam ettim. Bakışlarım camdan içeriye kaydığında birlikte yukarı çıktığım temizlikçi kadını görmüştüm.

İşi başından aşkın gibi görünüyordu.

Biraz daha aşağı sarktım ve son düzeltmeleri yapmaya başladım. O sırada bakışlarım yaptığım işten kaydı ve yeniden binaya döndü. O sırada gördüğüm şey benim bile duraksama neden olmuştu.

Böyle resmi binalarda gerçekten böyle olaylar dönüyor muydu? Geniş odanın ortasında sandalyeye bağlı bir adam oturuyordu.

Filmlerde bunları depo gibi yerlerde yapmıyorlar mıydı? Bizi kandırmışlar mıydı?

Masaya eğilmiş bir şeyler alan adam arkasını döndüğü anda göz göze geldik. Bakışları büyüdü, şaşırdı. Binanın dışında yüzlerce metre yükseklikte sarkan bir adamın onu izliyor olması, gerçekten şaşırtıcı bir şeydi.

Bu hikayede en şaşırtıcı olan şey ise şuan posterini düzelttiğim o "başarılı" adamın gözlerime bakan o adam olmasıydı.

İçimden geçirdim. 'Vay be, olaya bak.' telefona uzandığını fark ettiğimde ise çoktan görmemem gereken bir şeyi gördüğümün farkına varmıştım.

Hızla kendimi yukarı çektim. Poster çoktan hallolmuştu zaten. Çatıya yeniden indiğimde hızla yarım giydiğim tulumu getirdiğim el çantasına tıktım.

Mirror/ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin