Dudaklarımız birbirinden ayrıldığında zorlukla soluklandım. "Zamanı değil." Dudaklarımdan dökülen kelimeler hislerimi yansıtmıyordu.
Onu öpmek istiyordum. Tüm gerçeklerden kaçıp saklanmak, yalnızca kollarının arasında olmak istiyordum.
Öğrenmem gereken şeyler vardı. Gerçekler, ağırdı. Siwon kan kaybediyordu onu dizlerinden vurmuştum. Belki de Jongin onu hastaneye yetiştiremeyecek ve kan kaybından geberecekti.
Belki de bana gerçeği söylemişti ve tek ailem hala nefes alıyordu. Belki ise yalandı, yalnızca hayatını bağışlamam için yalan söylemişti bana ve ben onu öldürme fırsatını kaçırmıştım.
"Kardeşini bulacağız. Söz veriyorum, yaşıyorsa eğer bulacağız." Baekhyun'un sesi kalbime diktiğim tüm duvarları yerlebir ederken zorlukla yutkundum.
Dudaklarımı yeniden bastırdım dudaklarına. Son bir öpücük aldım.
Ardından ise dudaklarım saçlarını buldu. Ağırca öptüm kokladım. Bir ay bir ömür gibi gelmişti.
Ben bir ömür onsuzluğa asla dayanamazdım.
"Gidelim, aynaya ihtiyacımız var." Başını olumluca salladı. Yavaşça geçti oturdu yan koltuğa. Derin bir nefes verdim ve çalıştırdım arabayı.
Hızla sürdüm Baekhyun'un şirketine. Arabayı otoparka park ettiğimde zorlukla yutkundum.
Hızla indik arabadan. Yanıma geldi ve tuttu elimi. "Elimi bırakma Chanyeol." Bakışlarımız buluştuğunda gülümsemeye çalıştım. Elimi tuttuysa bırakmazdım.
Bırakamazdım.
Şirketten içeri el ele girdiğimizde herkesin bakışları hızla bize dönmüştü. Umursamadık, asansöre bindik. -9 a inerken heyecanlıydım.
Kalbim ağzımda atıyordu resmen.
Baekhyun'un gözünü taratmasıyla girdi içeri. Kartım yanımda yoktu, Baekhyun içeride bir kaç şey yaptıktan sonra düzenek benimde gözümü taradı.
Bir kaç saniye sonra "hoşgeldiniz Bay Park." Sesini duydum ve kapı açıldı. Hızlı adımlarla girdim kapsülün içine. "Neleri bulabiliriz?"
"Her şeyi." Dedi Baekhyun koltuğa otururken. Ardından mikrofona uzandı. "Bana Gong yoo'nun adresini bul. Ve onun evini gören tüm güvenlik kamera kayıtlarını."
"Bu işlem tam yedi dakika sürecektir." Ardından büyük ekranda hızla görüntüler geçmeye başladı. Kendimi Baekhyun'un hemen yanına bıraktım.
"Güvenlik kameralarının görüntülerini neden istedin?" Yutkundu. "Eğer Kyungsoo o evde kalıyorsa, bir görüntüye olsun yansımış olmalı. Ayna bunu kolaylıkla bulur. Daha önce ondan Kyungsoo'yu arattık çünkü. Yüzünü biliyor."
Gerginlikle ovdum şakaklarımı. O sırada Baekhyun'un telefonu çaldı. "Efendim jongin?" Dikkatle dinledim onu. Jongin'in endişeli sesi buradan bile duyuluyordu.
"Efendim dediğinizi yaptım. Bay Choi şuan revirde. Bu büyük bir olay, polislere haber vermemiz gerekmez mi? Siz güvende misiniz?" Gözlerimi devirdim sinirle. Şerefsiz asla güvenmiyordu bana.
"Şuanlık susacağız Jongin. Tembih et. Bu olay bu şirketin dışına çıkarsa senden bilirim." Telefonu kapattı ve derin bir nefesle yaslandı arkasına.
"Onu tam diz bağlarından vurdum." Diye mırıldandım. "Hayatta kalsa bile yürüme şansı çok düşük." Yutkundu. "Biliyorum."
Sonrasında bakışlarımız buluştu. "Sorun değil, ben kendime onu yaşayacağıma dair söz verdim. Hala nefes alıyor değil mi? Bu bana yeter."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mirror/Chanbaek
FanfictionBaekhyun başta ufak bir pürüz olarak gördüğü paralı askerin tüm hayatını değiştireceğini bilemezdi. Onun için her şeyini tehlikeye atacağını tahmin dahi edemezdi. K2'dan uyarlamadır.