İlk kez bu kadar sıcak hissediyordum. Sıcacık bir şey beni sarmış gibiydi. Yüzümü sıcaklığa daha fazla bastırdım. Kokusu burnuma dolarken kaşlarım çatıldı.
Belimde hareket eden eller hissettim. Sıcak beden beni kendine daha da bastırırken gözlerimi zorlukla araladım.
O sırada ise kapının açılış sesini duymuştum. Bakışlarımı birlikte uyuduğum bedenden ayıramazken bir şeyin düştüğünü duydum.
Chanyeol bu sesle aniden gözlerini açarken bir anda hafifçe doğruldu. Hala bana sarılı olduğu için beni de kendisiyle birlikte kaldırmıştı.
Hızla ayrılırken içeri giren kişinin Jongin olduğunu fark etmiştim. Yere düşen şey ise telefonuydu.
Hızla yere eğildi ve telefonunu aldı. "Özür dilerim efendim." Hızla eğildi ve ardından geldiği hızla çıktı odadan.
Yeniden yanlız kaldığımızda buluştu bakışlarımız. Birlikte mi uyumuştuk? Ve yalnızca, uyumuş muyduk?
Elim ağrıyan başıma gitti. "dün gece yok bende." Diye mırıldandım. Chanyeol boğazını temizledi ve hızla çıktı yataktan. Ayağa kalkarken "yanında kalmamı istemiştin, otururken uyuya kalmış olmalıyım."
"Anladım." Diye mırıldandım. "Ben çıkayım, gelirsin sende." Kapıya ilerlerken seslendim arkasından "Chanyeol." Bakışlarımız buluştu. Yuktundum. "Kahvaltıya birlikte gidelim. Oradan Sehun'a geçeriz."
Bir kaç saniye duraksadı. Sonrasında ise başını salladı. "Bekliyorum seni." Odadan çıktığında saçlarımı karıştırdım.
Çok rahat uyumuştum. Üç gündür kabuslarla uyanıyordum ama bu gece rüya bile görmemiştim.
Birine sarılarak hiç bir zaman uyumamıştım ben. İlklerimi gerçekten Chanyeol ile mi yaşayacaktım?
Banyoya girdim ve yüzümü yıkadım. Aynada kendimle göz göze geldiğimde yutkunmuştum. İçimdeki bu his nedendi?
Ağır adımlarla geçtim salona. Salonda derin bir sessizlik vardı. Jongin mutfak tezgahına kahvaltılıkları diziyordu. "Jongin zahmet etme. Kahvaltıyı dışarda edeceğiz."
Chanyeol homurdandı. "Ben söyledim de, dinletemedim." Jongin duraksadı "sen de mi gidiyorsun?"
Chanyeol ayağa kalktı. "Aynen öyle." Bana döndü. "Hazırsın değil mi?" Başımı olumluca salladım yalnızca.
Ardından Jongin'e geri döndüm. "Öğleden sonra şirkete geleceğim. Dokuzuncu katta hazır bekle beni. Yeni şeyler araştırabiliriz."
"Emredersiniz. Yalnız gitmeyin, sizinle geleyim." Duraksadım. "Gerek yok. Chanyeol benimle zaten." İlerledim ve anahtarlardan daha spor olan bir arabanınkini aldım.
Dışarı çıkarken Chanyeol'un peşimden geldiğini biliyordum. Arabama bindiğim de Chanyeol hızla yanındaki yerini almıştı.
"Kemerini bağla." Diye mırıldandım. Bakışlarımızı buluşturduğum da ise gülümsedim. "Hızlı kullanırım." Yüzünde küçük bir gülümseme oluştu ve sertçe çekti kemeri. "Hızlanalım bakalım."
Hızlı bir sürüşün ardından sevdiğim bir kahvaltıcıya gelmiştik. İçeri girdikten sonra yemeklerimizi söylemiş, sessiz bir şekilde beklemeye başlamıştık.
"Sehun, seni görünce nasıl bir tepki verir sence?" Bakışları boşluğa daldı. "Bilmiyorum. Onu son gördüğümde hiç iyi halde değildi. Soo'nun, ölümü için kendini suçluyordu."
Derin bir nefes verdiğinde gözlerindeki acıyı gördüm. Yıllar geçmişti ama hala acısı geçmemişti demek ki.
"Suçlamalı da. Ona emanet etmiştim ben kardeşimi." Uzandım tuttum elini. Onun bakışları elimize kayarken mırıldandım. "Acın hiç bir zaman bitmeyecek ama hafifleyecek Chanyeol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mirror/Chanbaek
FanfictionBaekhyun başta ufak bir pürüz olarak gördüğü paralı askerin tüm hayatını değiştireceğini bilemezdi. Onun için her şeyini tehlikeye atacağını tahmin dahi edemezdi. K2'dan uyarlamadır.