Chanyeol'un anlatımından
"Düzgün bağladın değil mi?" Sehun başını olumluca salladı. "Çözmesi imkânsız. Günlerce uğraşması gerek." Alayla güldüm. "Ne yazık ki onun sadece saatleri var."
Derin bir nefes verdim. Şerefsiz hala uyanmamıştı.
"Yardımların için sağol." Diye mırıldandım yanına giderken. Sıkıca sarıldım, pat patladım sırtını. "Sen git artık, başın belaya girsin istemiyorum."
"Chanyeol onu ortadan kaldırdıktan sonra peşine düşenler olacak. Kaçabilirsin değil mi?" Gülümsedim. "Ben bir aydır Baekhyun'dan bile kaçıyorum Sehun. Emin ol onun elindeki güç bu şerefsizin dostlarının birinde bile yok. Bulmaları imkansız. Sen düşünme beni, bakarım başımın çaresine."
Derin bir nefes verdi. "Kendine iyi bak Chan." Arkasını döndü ve çıktı küçük depodan. Kimsenin olmadığı bir yerdeydik, hiçliğin ortasındaydık.
Kimse bu mevsimde buralara gelmezdi. Kimse onun çığlıklarını duymayacaktı. Kimse benim de çığlıklarımı duymamıştı.
Sehun buraya iki gün önceden hazırlamıştı. Kesici aletler, silahlar vardı. Tüm teçhizatını vermişti bana. Bu olaylardan artık uzak durmak istiyordu.
Haklıydı, herkes sakin bir hayat isterdi.
Kenarda beş litrelik şişede duran suyu aldım elime. Artık hesaplaşma vakti gelmişti.
Kapağını açtım ve hızla vurdum yüzüne suyu. Gözleri hızla açılırken uyanmıştı. "Günaydın!"
Ağzına giren sular yüzünden öksürürken gözlerini açmaya çalışıyordu. "Ne oluyor be!?" Güldüm alayla. "Daha olayın farkında değilsin. Bende seni zeki bir şey sanıyordum."
Karşısına koyduğum sandalyeye oturdum hızla. "Konuşalım biraz. Hemen öldürmeyeyim seni." Bir kaç saniye sonra hızla büyüdü gözleri. "B-beni öldürecek misin?"
Bir anda ciddileşirken sordum. "Neden öldürmeyeyim ki?" Yaklaştım. "Kardeşimi öldürdün. Üstüne bir de sevgilimin ağabeyi çıktın! Her yerde karşıma çıkıyorsun ve ben bundan bıktım anladın mı!?"
"Söz veriyorum! Söz veriyorum çıkarım onun hayatından. Tamamen uzak dururum. Kendi kendine kardeşçilik oynuyor zaten. Ben onun yüzüne bile bakmıyorum gerçekten!" O bu dediklerinin beni rahatacağını sanarken daha da sinirlendim.
"Baekhyun'a kötü davrandın öyle mi?" Bir an bocaladı. "Ondan u-uzak durmamı istemiyor musun zaten?"
"İstiyorum evet ama isteklerim arasında ona sevgisiz hissettirmek yok bok herif! O her şeye rağmen gelip benim karşıma senin kardeşin olduğunu söyledi. Seni gebertmeme bile göz yummayacağını söyledi. Ve sen ona boktan davrandın öyle mi?"
Ne dediğini bilemiyor gibiydi. Hızla kalktım oturduğum sandalyeden. Masaya ilerledim ve silahlardan birini elime aldım.
"Bu mevsimde buralar bomboş olur. Nereden biliyorsun diye sorarsan biz burada doğduk. Benim kasabam burası, bizim. Kardeşimin ve benim."
Ağır adımlarla yaklaştım. "O yüzden seni gebertirken susturucu bile kullanmayacağım. Uzun bir süre boyunca silahın sesinin kulaklarımdan silinmesini istemiyorum çünkü!" Gözlerinin dolduğunu gördüm. Korkuyordu, çok fazla hemde.
"K-kardeşin, onun için bana bu denli öfkelisin değil mi?" Alayla güldüm. "Yok ismin hoşuma gitmedi ondan bu intikam hırsım. Manyak mısın lan sen?"
Yutkundu. Gözlerini kapattı ve açtı. Ardından yeniden elimdeki silaha baktı. O sırada deponun kapısından gelen sesler ile bakışlarım hızla kapıya döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mirror/Chanbaek
FanfictionBaekhyun başta ufak bir pürüz olarak gördüğü paralı askerin tüm hayatını değiştireceğini bilemezdi. Onun için her şeyini tehlikeye atacağını tahmin dahi edemezdi. K2'dan uyarlamadır.