|5|

11.4K 601 72
                                    

Gözümü açtığımda odamın tavanıyla karşılaştım. Bakışlarımı göğsümde yatan abime çevirdiğim de hala belime sarılmış bir şekilde uyuduğunu gördüm. Telefonumdan saatime baktığımda saat 7:08 geçiyordu. Okulun başlamasına bir buçuk saat vardı. Kahvaltıya ise bir saat vardı.

Belimdeki kolları güçlükle üstümden alıp yataktan çıktım. Abim uyanmadığı için derin bir nefes alıp banyoya ellerimde ki sargıları çıkardım. O kadar kötü değillerdi. Ufak bir iz vardı ama onlarda geçerdi. Sargıyı sarıp kaldırdım. Saçlarımı sıkı bir topuz yaptıktan sonra elimi yüzümü yıkayıp dışarı çıktım. 

Giyinme odama girdiğimde üstüme Bulutun üç beden büyük siyah olan sweatimi giydim, altıma ise siyah dar kotumu giydim. Giyinme odamdan çıktığımda abime baktım hala uyuyordu. Odadan çıktığım gibi aşağı inip mutfağa girdim. Miyase teyze bana döndü. suratı düşerek "Kızım dün için üzgünüm çileğe alerjin olduğunu bilmiyordum. Ama bir daha bu eve çilek sokmayacağım hiç merak etme." dedi.

Gülerek "Önemli değil Miyase teyzem senin suçun değildi. Çileğe alerjim olduğunu bilmiyordun." dedim. Gülümsedi ve kahvaltıyı hazırlamaya devam etti. Miyase teyzenin yanına gidip "Miyase teyzem ben dışarı çıkacağım kahvaltıya yetişirim merak etme." dedim. Miyase teyze kafasını salladı gülümseyerek.

Evden çıktığım gibi dış kapıya yürüdüm. Tam evden çıkıyordum ki izbandut gibi bir adam önümü kesti. Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. Suratın da mimik oynamayarak "Nereye Ilgaz hanım? İsterseniz sizi şoför götürsün." dedi. Aaa ne münasebet. Benim ayaklarım yok mu?

Kollarımı göğsümde bağlayarak "Yürüyüşe çıkacağım alt tarafı. Hem ne şoförü? Çekilin önümden." dedim ve geçmeye çalıştım ama izin vermedi. Tekrar suratsız bir şekilde "Kendi başına çıkmanız yasak Ilgaz hanım." dedi. Yasak? Benim bilmediğim bir yasağım vardı. Vay canına!

Sinirle "Yaa şimdi önümden çekilirsin ya da sana yasağı uygulamalı olarak gösteririm." dedim. Yüzünde mimik oynamadı ve önümden de çekilmedi. Peki sen bilirsin. Bacak arasına tekmeyi basıp kapıdan koşarak çıktım. Diğer adamlar arkamdan geldi ama yetişemediler.

Yasakmış. Al sana yasak geri zekalı!

Koşmayı bıraktığım sahile doğru yürümeye başladım. Sahile geldiğimde bir banka oturdum. Denizin kokusu ve sesi çok güzeldi beni sakinleştiriyordu. Gözlerimi kapatıp sesi odaklandım. Kuşlar cıvıldıyor, dalgalar karaya vuruyor, İnsanlar bir yerlere yetişiyor, Arabalar kornaya basıyor, çocuklar oyun oynuyordu. Bu sesler bana huzur veriyordu. Yaşadığımı hissettiriyorlardı.

Yanımda bir hareketlilik olunca gözlerimi açıp oraya döndüm. Bulutdu nefes nefeseydi muhtemelen koşu yapmıştı.  Gülümseyip ona sarıldım. Üstünde bu soğuğa rağmen sıfır kollu vardı ve kol kasları çok belirgindi. Altında ise gri eşofman vardı.

Sinirle geri çekilip "Bu halin ne Bulut sıfır kollusun ve terlisin. Hasta olacaksın." dedim. Mavilerime sevgiyle bakıp "Sen bana bakarsın." dedi. Sinirim uçup gitti şuan. Belli etmeyip gene sinirli görünmeye çalıştım. İçimden 'Belediye baksın sana!' demek istesem de sustum. "Doğu gil baksın sana. Ben bakarım diye ümitlenme." dedim kollarımı göğsümde bağlayarak.

Beni kendine çekip kafamı göğsüne koydu ve saçlarımı öptü. "Sinirli olmaya çalışma olamıyorsun aksine çok fazla tatlı oluyorsun." dedi. Pes ederek beline sarıldım. Buluta karşı sinirli olma sürem beş saniye. 

Dudakları başımdayken "Gene saçlarını bağlamışsın." dedi. Yüzüm düşerken "Hala korkuyorum." dedim. Buluta içimi açabiliyordum zaten açmasam da o beni anlayabiliyordu.

 Az daha öyle oturduktan sonra telefonum çaldı. Agah arıyordu. Bu odun niye beni arıyor? Telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Efendim?" dedi duygusuz bir şekilde. Derin nefes alarak "Neredesin?" dedi. 'Sana ne?' demek istesem de ağzımdan "Sahilde Bulutlayım." çıktı.

RapunzelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin