Gördüğüm kabusla irkilerek gözlerimi açtım. Bir kaç saniye kabusumu sindirmeye çalıştım. Sonra aklıma cidden vurulduğum geldi. Hatırlıyordum ama ben ailem ile vedalaşmıştım. Öldüğümü hissetmiştim ama yaşıyordum.
Elimi tam kalbime götürecekken zincirle bağlı olduğumu fark ettim. Diğer elimde de öyleydi ve bir serum takılıydı. Sanırım ağrı kesici falandı. Ama niye zincirle bağlıydım?
Sonra aklıma etrafa bakmak gelince bulunduğum yere göz attım. Depo gibi bir yere benziyordu. Duvarlar eskiydi ve sadece küçücük bir pencere vardı. Yattığım yatak dışında başka hiçbir şey yoktu. Neredeydim ben?
"Günaydın yeğenim. Bir an hiç uyanmayacaksın sanmıştım."
Kulaklarıma dolan ses depoda yankı yapınca yüzümü buruşturmadan edemedim. Çok belliydi. Savaş Özer beni kaçırmıştı. Hepsi bir plandı.
"Ne o yanıma gelmeye korkuyor musun?" dedim eğlenircesine.
Birden deponun kapısı açıldığında düşündüğüm gibi Savaş girdi. Kollarını iki yana açarak "Yeter ki sen iste!" deyip yanıma geldi.
Pişkin pişkin gülümseyerek "Yerin rahat galiba çünkü bir aydır uyuyorsun." dediğinde kaşlarım havaya kalktı. Bir aydır uyuyor muydum?
"Ben sana kısaca özet geçeyim canım yeğenim. Şimdi ailen seni öldü biliyor çünkü vurulduğun yerde cidden kalbin falan durmuştu ama biz sağlık ekiplerini kandırıp seni sana benzeyen biriyle değiştirdik. Ailen anlayamaz çünkü sen direk morga gideceksin ve seni sadece cenazende kefenle görebilecekler. Seni hayata döndürmek kolay olmadı. Parayla tuttuğumuz uzman bir doktor adrenalin kalp masajı derken çok zorlandı. Mermi ise kalbine tam iki santim uzağa girmiş ve kalbini etkilemiş o yüzden kalbin durmuştu. Doktor o mermiyi almak için tam altı saat uğraştı bence kıymetimizi bil. Neyse uzun lafın kısası yaşıyorsun ve bizim ellerimizdesin." diyerek olayı anlattığında şaşkınca ben onun bu hain planını dinliyordum.
Ama bir yere takılmıştım.
"Biz?" diyerek aklıma takılan şeyi sordum.
Savaş elini havada sallayarak "Sen oraya mı takıldın? Biz yani ben, baban ve Işık." dediğinde şaşırmamıştım böyle bir cevap bekliyordum ama Işık?
Ailem, Bulut, Atlas, Doğu ve Eray yıkılmıştır. Ben şuan onlar için ölüydüm. Bulut benim için ölmeyi kabul eden kişi şuan öldüğümü zannedip kendini öldürmeye çalışabilirdi. Peki Atlas? Onun ölen kız kardeşiydim ben. Şimdi ise ikinci kez kardeşini kaybetti. Doğu ve Eray onların göz bebeğiyken ayakta durmaya çalışıp Bulut ve Atlasa sahip çıkacaklarına emindim. İnşallah kabusumdaki gibi Atlas ve Bulut ölmeyi denememişlerdir.
Babam, Annem, abilerim, kardeşim, ikizim... Onlarda yıkılmıştır. Kabusumda Babam çalışma masasında içki içiyordu, abilerim ve ablam kendilerini affedemiyorlardı, Canım ikizim Buğra ise acılar içinde her gün kabus görerek uyanıyordu, Kardeşim Kaan ise kendisini çok yalnız hissediyordu çünkü ben yoktum.
Komiser ise işten çıkmıştı. Sırf kimsenin ona komiser dememesi için. Birde Volkan abiyle birlikte bu Savaş ve Mehmet denen piçini yakalayıp hapse attırıyordu. Keşke bu doğru olsaydı.
Ama bunların hepsinin sadece kabus olarak kalmasını istedim...
"Şşş yeğenim nere dalıp gittin?" diyerek beni düşüncelerimden sıyrılmama sebep olan Savaş tepemde sırıtarak bana bakıyordu. Göz devirip "Sana ne?" dedim.
Savaş alınmış numarası yaparak "Aaaa yeğenim gücendim ama. Hiç amcaya 'sana ne?' denir mi?" dedi. O amcanı al götüne sok!
Benim cevap vermemi beklemeden yerinde dikleşip "Neyse benim kiralık katilim olunca amca dersin." dedi. Kiralık katil mi? Ne saçmalıyor bu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rapunzel
Teen FictionGerçek ailesi sandığı ama gerçek ailesi olmayan bir kız. Hayata sevgilisiyle ve en yakın 3 arkadaşıyla yaşamaya çalışıyor. Peki kızın gerçek ailesi ortaya çıktığında ne olacak? Bütün hayatı alt üst olan kız. Küçüklüğünü kaybeden bir kız sizce nasıl...