5. Bölüm

78 3 0
                                    

Meryem'den duyduğum şey yüzünden günlerdir daha stresli geçiyor zamanım. Hastanede bile boğuluyorum. Zaten içimde durmadan büyüyen bir boşluk vardı bir de üstüne öfke eklendi. Öfkeliyim evet. Her şeye öfkeliyim. Elimde mesleğim ve ülke şartlarında gıbta edilecek bir statüm olduğu halde aciz kalışıma öfkeliyim. Kendime öfkeliyim. Cesaret edemeyişime öfkeliyim. Babama öfkeliyim. Bana babalık yapmamasına öfkeliyim. Annemi sevdiğini iddia edip ondan geriye kalan bana nefret duymasına öfkeliyim. Belki bana değil nefreti... Onun yanında olup hastaneye götürmeyen kendine bilemiyorum. Ama bunu benden çıkarmasına öfkeliyim. Bugün başıma böyle bir şey geldiğinde ilk yardım isteyeceğim kişi o olması gerekirken onun korkusundan susuyor oluşuma öfkeliyim. Kendi can korkumdan bir cana kıydığıma öfkeliyim. Ve beni bu kadar aciz bırakan erkeklerin hiçbir şey yokmuş gibi hayatına devam edişine öfkeliyim.

Bir tercih sunulmuyor ki bize kadın mı olmak istersin erkek mi diye... Bu bir şans da olmamalı. Erkek olmak üstün olmak olarak görülmemeli. Sırf fiziksel üstünlüğü var diye biz böyle sinmek zorunda mıyız? Daha merhametli oluşumuz bizi güçsüz mü yapıyor? Eşini döven adam bir akşam onun yaptığı yemeği yiyip sabaha uyanamayabilir ama biliyor ki kadın anne olmak için yaratıldığından ondaki vicdan buna izin vermez. Evlatlarını düşünür her şeyden önce. Ama o çekip vururken bir kadını hem de kendinden olma çocuğunu önünde evladının bir önemi yoktur.. Kadın onu istemedi ya önemli olan onun gururudur. Bu düzen böyle gitmemeli.. Ama nasıl dönecek bu devran?

Düşünmemek için kendimi derse daha çok vermiştim ve kısa zamanda çok yol kastetmiştim. Sınava oldukça hazırdım. Bir şekilde buradan gidecektim neresi olursa olsun yeter ki buradan uzak olsun... Ama unuttuğum şey kaçarken kendimi de yanımda götürdüğümdü...

Yine bir gün işten eve dönerken Arzu ile karşılaştık. Hani şu hayatımı karartan adamın evleneceği kız olan Arzu.

Evlendirilmek için yetiştirilmiş, tek hayali evlenip kolunda bilezikler şangır şungur altın günü gezip erkek çocuklar doğurmak olan bir kız Arzu. Daha fazlasını görmemiş duymamış ki.. İlkokuldan sonra kızlar okumaz, okursa kötü yola düşer kafasındaki büyükleri tarafından artık okula gönderilmemiş hayatı ve hayalleri sınırlandırılmış bir kız. Aslında çok zeki, meraklı da. Okusa nerelerde olup vatana millete hizmet eden şahane de bir insan olacak kapasitede. Ama doğduğun yeri, aileni, kimliğini seçemiyorsun.

Beni görünce içten, kocaman bir gülümseme kapladı yüzünü. Ben de onu görünce gülümsedim. Ama buruk bir gülümseme oldu benimki. Onun adına üzüldüm. Onu çok seveceğine inandığı bir adam ile evleneceği için mutluluktan gözlerinin içi parıl parıldı. Bilmiyordu ki evleneceği adam pisliğin teki. "dotor hanım merhaba. Ne zamandır göremedik sizi" diyerek sımsıkı sarıldı. "merhaba Arzu. Bu aralar biraz yoğun çalışıyorum nasılsın?" dedim sesimdeki kırgınlığı saklamaya çalışarak. "iyiyim sen nasılsın?" diye sordu gerçekten merak ediyor gibiydi. Dışarıdan çok kötü görünüyor olmalıydım. Çünkü herkes hortlak görmüş gibi bakıyordu bana. "biraz yorgunum yoğunluktan dolayı" diye geçiştirmeye çalıştım. Tek derdim bir an önce eve gitmekti. "biliyorum sen kızıyorsun kızların kendi ayakları üstünde durmadan evlenmesine ama ben evleniyorum seni de nişanımda görmek istiyorum. Beni kırmaz gelirsin değil mi?" diye sordu düzeltmeye çalıştığı şivesi ile. "seni kırmak istemem biliyorsun. Dediğim gibi yoğun geçiyor zamanım. Fırsatım olursa uğramaya çalışacağım" dedim onu üzmemek için. Tabi ki gitmeyecektim. O iğrenç pisliği görmeye tahammül edemezdim. Aklımdan çıkaramadığım o anları, kalp atışları hala kulağımda olan bebeği unutmaya çalışırken bu yarayı bile bile kaşıyamazdım. "sen bulursun bir fırsatını ha doktor?" dedi. Sesi soru sormaktan ziyade ısrar edercesine çıkıyordu. "inşallah" dedim onun bu çocuksu sevincine karşılık gülümseyerek.

Onun için de üzüldüm. Hayatı elinden alınmış bir başka kız da oydu. Neden bu kadar zordu ki kadın olmak? Hayal kurmana bile izin yok ki eğer kadınsan. Başkalarının sana layık gördüğü şekilde yaşamak zorundasın. Gelinlikle çıkarsan kefenle girersin derler mesela. Benim o adamı sevmeme şansım yok demek bu mesela. Ya da evlen de sahibin olsun başında derler. Ben bir eşya değilim ki sahibe ihtiyacım olsun. Bu kızcağız da en başından kabullenmek zorunda bırakılmış bir gelecek hayali kurmamayı. Okuyamazdı çünkü. Baba evindeki hayatı sürekli kontrol altında olduğu için özgürlük - ki o da kısmi- anca koca evinde mümkün. Tek kurabileceği hayal bu. Onda da babasının beğendiği kişi ile olur anca. Biz bu adamı sana layık gördük dedikleri andan itibaren hayal kurmaya başlayabilir Arzu. Hayalleri bile kısıtlı yani. Bu sevinci, çocuksu mutluluğu beni o kadar üzmüştü ki yanında ağlamamak için vedalaşıp hızla evime doğru yürümeye başladım. Sokakta ağlayamazdım.

Eve girip kapıyı kapattığım an zoraki bastırdığım gözyaşlarım akmaya başladı. Uzun süredir kendimi sıktığım için asla durmaya niyeti yoktu gözyaşlarımın. Kendime ağladım. Daha oluşamadan yitip giden bebeğime ağladım. Anneme ağladım beni koklayamadan ölen. Üvey anneme ağladım kalbi başkası ile dolu bir adama yıllarını veren. Arzu'ya ağladım hayal bile kurmasına müsaade edilmeyen. Saatlerce tüm kadınlara ağladım... Eksik, yarım, çaresiz kalmış.....

ŞİMALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin