16. Bölüm

27 4 0
                                    

Dışarıya çıktığımda sırıtarak beni bekleyen İpek ile göz göze geldim. Sıkıntı ile bir nefes verdim. Zaten zor olan hayatım git gide daha da zorlaşıyordu. Bir noktada dayanılmaz hale gelecek ve ben delirecektim. Gerçi bu zamana kadar akıl sağlığımı korumuş olmam bile büyük mucizeydi.

Tam ben yanına geldiğimde diğer taraftan da başka bir kız geldi ve İpek'e sarıldı Bir anda. "hangi rüzgar attı seni buraya? Ne zamandır görmemiştim, özlemişim" hem sarılıyor hem konuşuyordu. "ah çok haklısın seni ihmal ettim Doğacığım" İpek de aynı samimiyet ile ona satılmıştı. "kuzenimi almaya geldim. Sizin burada başladı. Tanıştırayım Şimal bu Doğa, Doğa bu da kuzenim Şimal" sarılma faslını bitirip eli ile beni göstererek tanıştırmıştı. "memnun oldum" diyerek kızın elini sıktım. Ama o sanki kırk yıllık dostmuşuz gibi bana da sarılmayı seçmişti. Çok içten bir kızdı. "kız kuzenin olduğunu bilmiyordum. Şermin teyzenin üç tane oğlu var sanıyordum" annemden haberi yoktu demek ki. "yok Fulya halamın kızı" annemin adını söylerken sesinin burukluğu hissediliyordu. "annem anlatırdı. Lisede ve üniversitede en yakın arkadaşıymış." bu bilgi beni şaşırtmıştı. Anneme dair hiçbir şey bilmediğim için öğrendiğim her yeni şey beni şaşırtıyordu.

Bir kaç dakika daha sohbet ettik Doga ile. Bir şeye ihtiyacım olursa onu bulmamı söyleyip telefon numaramı da alınca yanımızdan ayrılmıştı." Doga abimin sınıf arkadaşıydı lisede. Ailece de görüşürüz ailesi ile. Buranın psikiyatristi. AA bak aklıma ne geldi? Konuşsam belki sana yardım eder" göz devirmekten kendimi alamamıştım. "bir şart sundun kabul ettim. Şartları çoğaltma." sesimin kızgın çıkmasına engel olmamıştım. "yok kuzu bu şart değil. Senin buna ihtiyacın var biliyorsun. Doktor olan sensin." haklıydı. Ama birinin daha acziyetimi öğrenmesine ihtiyacım yoktu. "düşünürüz bunu sonra" diye geçiştirdim.

Yol boyunca Birkan hakkında konuştu. Ben susup dinledim. Biliyorum bana yardım etmeye çalışıyordu, iyiliğimi istiyordu. Ama neden zor yerden başlamayı seçmişti ki?

Akşam yemeğinden sonra İpek bir saat kadar ortadan kaybolmuştu. Sonra heyecanla odama geldi. "Birkan yarın akşam seni yemeğe çıkaracak." ben yine şok. "neden bu kadar acele?"
"ne acelesi? Çocuk haftalardır uğraşıyor"
"iyi peki" diye göz devirdim. "bugün ilk günümdü çok yoruldum uyuyayım ben" diyerek kibarca onu kovmaya çalıştım.
"bana kızma kuzu. Senin iyiliğini istiyorum ben." yavru kedi gibi bakması beni hemen yumuşattı.
"biliyorum. Zaten sorun seninle alakalı değil kuzucuğum. Korkuyorum sadece. Hayatım boyunca hiç erkek arkadaşım olmadı. Hiçbir erkekle sohbet bile etmedim. İlk kez selam verdiğim kişi ile yaşadıklarımı biliyorsun. Korkuyorum işte elimde değil"
"kendine bu şansı vermelisin. Birkan iyi biridir. Kimseyi kırmaz, incitmez. Öyle olmasa ısrar eder miyim? Sen benim canımsın"
"sana inanıyorum. Zor olacak ama elimden geleni yapacağım. Sen de benim canımsın" sımsıkı sarılıp yanaklarımı öptükten sonra yanımdan ayrıldı. Gerçekten ilk günün yorgunluğu vardı üzerimde, onun etkisi ile uyuyup kalmışım.

Sabah gözümü açtığımda İpek yine başucumdaydı. "hiç uyumuyor musun sen?" soruma şen bir kahkaha ile cevap verip elindeki karton çantayı gösterdi :"akşam randevun için giyeceğin kıyafetin". Hem zorla randevu ayırıyor hem emrivaki ile kıyafet getiriyordu. "benim zaten kıyafetlerim var" trip attığım çok belli oluyordu sesimden. "biliyorum ama randevu için uygun kıyafetin yok" havalı havalı konuşup randevu kelimesine özellikle vurgu yapıyordu. Beni delirtmek istediği belliydi. "çocuk beni tanıyınca itici bulacak biliyorsun değil mi?" boşa uğraştığını anlatmaya çalışıyordum. "çocuk seni tanıyınca sana aşık olacak biliyorum"
O sevimli gülümsemesi ve yavru kedi bakışları yüzünden bu kıza bir türlü kızgın kalamıyordum.

Kafamı iki yana sallayarak yataktan kalkarken İpek çoktan odamdan çıkmıştı. Bir an önce hazırlanıp kahvaltıya indim. İpek'in yanındaki sandalyeme otururken "babaanne Şimal bu akşam Birkan abi ile yemeğe çıkacak. Size söylemeye utandı ben onun yerine haber vereyim dedim" bir anda yüzüm alev alev yanmaya başladı. Bu kız neden bu kadar rahattı acaba? "tabi ki güzel yavrum. Çok mutlu olurum. Ayrıca bizden utanmana gerek yok. Hem biri ile yemeğe çıkacak olman da utanılacak bir şey değil" ah canım anneannem sen onu bir de babama anlatsana. "teşekkür ederim" diyebildim. Onu da o kadar sessiz söylemiştim ki duydular mı bilmiyorum.

Bugün çok hızlı geçmişti. Geçmesini istemediğinde öyle olur ya zaten. Hazırlanmaya gittiğimde korkarak İpek'in verdiği çantayı açtım. İpek bu ne çıkacağını kimse tahmin edemez.

Neyse ki pantolon ve uzun bir yelekten oluşan sade bir takım çıkmıştı. Beni daha fazla zorlamak istememişti anlaşılan.

Hazırlanıp dışarı çıktığımda Birkan'ın çoktan gelmiş olduğunu gördüm. Heyecan, korku ve panik ile ona doğru yürüdüm. Elinde bir buket çiçek ile karşıma dikildi. "merhaba" diyebildim titreyen sesimle. "merhaba Şimal. Davetimi kabul ettiğin için teşekkür ederim. Bunlar senin için." hayatımda ilk kez birinden çiçek alıyordum. Bu beni çok mutlu etmişti. Tekrar teşekkür edip uzun uzun çiçeklere baktım. Birkan aracın kapısını benim için açtığında kabuslarım geri geldi. Bir erkek ile arabada yalnız kalma fikri başımın dönmesine, midemin bulanmasına sebep oluyordu. Bunu ona belli edemezdim. Zar zor nefes alıyordum ama ayakta durmaya devam edip arabaya bindim. Avuç içlerim terliyor, nefesi zorla alıp veriyordum. Birkan da binip araba çalışınca daha da panik oldum. Titreyen ellerim ile camı açıp biraz hava almak istedim. Hava serindi ama umurumda da değildi açıkçası. "hayırlı olsun. Buranın en iyi hastanesinde başlamışsın. Çok değerli doktorlar vardır bu hastanede" benimle sohbet etmeye çalışıyordu ama titreyen sesim ile cevap vermeye çekindim. Sessiz bir şekilde boğazımı temizleyip "evet öyleymiş. Kendimi şanslı hissediyorum bu konuda". "bence onlar da kendini şanslı hissetmeli. Senin gibi biri burada olduğu için. Ne kadar başarılı bir eğitim hayatın olduğunu duydum."
"abartmışlar kim anlattı ise. Teşekkür ederim"
"sürekli teşekkür ediyorsun." insanı sakinleştiren bir gülümsemesi vardı. İlk kez ona bu kadar dikkatli bakıyordum. O yola diktiği bakışları ile bana cevap verirken ben onun yandan yüzünü inceliyordum. Esmer yakışıklısı, kemikli yüz hatları, ama gülünce kısılan gözleri ve yumuşayan çehresi ona ayrı bir hava katıyordu. İlk gördüğümde mafya kılıklı olduğunu düşünmüştüm ama kibar, beyefendi ve kültürlüydü.
"ilk kez bana bu kadar dikkatli baktığını gördüm. Sonunda ilgini çekebildiğim için sevindim" o gülümseyince ben de istemsizce kendimi gülümserken buldum.
"önceliklerim farklıydı diyebiliriz"
"o zaman şimdi önceliklerin arasına girmiş sayabilir miyim kendimi" ah zeki ve laf cambazı...
"bilmem belki" utanmıştım. Kafamı camdan tarafa çevirip domatese dönen suratımı saklamaya çalıştım.
"utanmak bence kadınlara çok yakışıyor" yine beni gülümsetmişti. Arabaya binerken içimi saran korku onun bu sakin ve nazik tavırları ile gitmişti ve ben bunu şimdi farkediyordum. Kalabalık yollardan gidiyor olmak da içimi iyice rahatlatmıştı. Galiba korkularının üstüne git diyenlerin haklılık payı vardı.

Beni getirdiği restoran aşırı lüks ve havalı değildi. Dersine çalışmış ya da çalıştırılmıştı.
"şatafatlı şeyleri sevmediğini duydum"
"kim söylediyse doğru söylemiş" ikimiz de kimin söylediğini biliyorduk.

Saatler çok hızlı ve güzel geçmişti. Birkan hakkında düşüncelerim oldukça değişmiş ve ona bir şans vermeye karar vermiştim. Ama içimde beğeni, hayranlık veya elektrik dedikleri şey olmamıştı. Bunu da zamana bırakmaya karar vermiştim. Başka şartlar altında olsak kesinlikle çok iyi arkadaş olurduk bundan eminim...

ŞİMALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin