ASALHemen hemen kimsenin hak ettiği yerde olmadığının üzerine bahse girebilirdim. Ne Cem Baba ölümle yaşam arasında kalmayı hak ediyordu, ne Bahar babasının katili durumuna düşmeyi, ne de Hale sevdiklerinin arafında yorulmayı... Ama iflah olmaz kader bize istemediğimiz her şeyi yaşatıyordu işte...
Hale yanımızdan ayrılalı çok olmamıştı belki ama benim daha fazla oyalanacak sabrım yoktu. Onun gibi bende Bahar'ın durumunu öğrenmek istiyordum. İkisinin de yanında olmak... Bu ortamdan kaçabileceğim bir fırsat arıyordum ama henüz bulamamıştım. Ölüm sessizliği, ameliyathanenin koridorunda kol geziyordu. Korku dolu bekleyiş, her geçen saniye yoğunlaşıyor ve bu sessizliği besliyordu. En ufak bir hareket, tüm dikkatleri sahibinin üzerine çekiyordu. Bu yüzden dakikalardır olduğum yerden bir adım bile ilerleyememiştim. İşim zordu ama imkânsız değildi. Sadece yardıma ihtiyacım vardı. Fakat en yakınımda ağlamaktan bitap düşmüş ikizimden başka yardım isteyebileceğim hiç kimse yoktu. Onun da daha kendine hayrı yoktu. Bana nasıl olsun?
"Masal?"
Annemin gözlerini andıran, uçsuz bucaksız okyanusları, kan gölüydü. Bize yaşattığı stres düşünülürse gram acımayı hak etmiyordu ama, ona baktığım an içimden bir şeyler kopup gidiyordu. Yorgundu, bitkindi, uyuşmuş gibiydi. Kolundaki damar yolundan anladığım kadarıyla onunda başından pek iyi şeyler geçmemişti. Peki bunlar Cem Baba'nın etkisi miydi yoksa o şerefsizin mi?!
"İyi misin sen?"
Sonu yokmuş gibi görünen gözyaşları sessizce yanaklarından süzüldü. O ise bunların arasında boğulmuş gibi sesini çıkaramadı. Burnunu çekerken sadece hayır anlamında başını iki yana sallayabildi. "Dinlenmen gerekiyor." Başını yine aynı şekilde salladı. Bir çıkış yolu arayan beynim, var gücüyle çalışırken, bu hareketi köprüden önceki son çıkış tabelası gibi karşıma çıktı. "O zaman en azından hava almalısın." Yarı yarıya inmiş göz kapakları arasından, beni onaylayan bir bakış attı. İşte kaçış bileti, bu maviliklerde saklıydı.
"Hadi gel o zaman," diyerek ayağa kalktığım an, beklediğim gibi tüm gözler üzerime çevrildi. Özellikle de cellâdımın... Masal'ın kolundan tutarak oturduğu yerden kaldırdım ve gözdağı verircesine amcamın yanındaki babamı hedef aldım.
"Biz biraz hava alıp geleceğiz."
Amcam maksadımı anlamıştı. Bunu bana doğru kurnazlıkla bakan, yoğun, parlak mavi gözlerinden anlamak zor değildi. "Dışarısı için üstün fazla ince değil mi Asal?" diye sorduğunda ufak bir detayı es geçtiğimi fark ettim. Annem yanına bıraktığımız eşyalardan deri montumu bana uzatırken "Kardeşini sakın yalnız bırakma," diye fısıldadı. Gözleri ayakta zor duran kızının üzerindeydi. Amcama meydan okurcasına bakarken montumu üzerime geçirdim. Tam bir şey daha söyleyecek gibi oldu. Fakat babamın "Dikkatli olun," cümlesinden sonra elinin kolunun bağlı olduğu gerçeğini tiksintiyle kabul etmekten başka şansı kalmamış gibi sustu. Yüzüme yerleşen zafer gülümsemesiyle gözlerimi amcamdan babama çevirdim.
"Merak etme baba. Hemen kapının önünde oluruz."
Babam başını bir kez salladı. Ardından birkaç adamıyla göz göze geldi. İki kişi anında hazırola geçti. Belli ki bir süre korumasız dolaşamayacaktık. Masal'ın ağırlığını da yüklenerek yürümeye başladım. Asansöre binmemizle bizimkilerin görüş alanından çıktık. Masal bana daha da yaslandı. Bunun nedeni yorgunluğu değil, mutluluğuydu. Gözlerindeki o minnettar bakış öyle saftı ki...
Zemin kata inmemizle asansörün kapılarının kayarak açılması bir oldu. İnsan kalabalığı içerisinde iki hemşirenin de asansörü beklediğini fark ettim. Fırsat bu fırsat diyerek yanlarına gittim ve acil müşahede odasının yerini sordum. Masal'ın mutluluğu jet hızıyla yüzünden silindi ve maksadımı anladığı için benden uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VELİAHTLAR 2 - HASAL
Ficção GeralHer bir yaprak kendi yazdığı hikayenin başrolünü üstlendi. Tek tek kaleme aldı tüm geleceğini... Hale & Asal Onların başlangıcı Yaz'ı, Kış'a çeviren bir kasırgaydı. Oysa ki bu sadece buz dağının görünen yüzüydü. Kış'ı yakıp kavrulan Yaz, tam aşkı bu...