ASAL
Bir kez yalanını yakaladığınız birinin, bin kez doğrusunu sorgulardınız ve ben Hale'nin 17 yıllık hayatımız boyunca söylediği tüm doğruları sorgulamaya çoktan başlamıştım. Hatta o kadar çok düşünüyordum ki sabaha kadar bir gram uykunun zihnime girmesine izin vermemiştim. Her şeyiyle kusursuz birinin böyle bir kusuru nasıl işlediğini bir değil, bin gecede düşünsem anlayamayacaktım. Garip bir kırgınlık hissediyordum. Hata bende miydi bilmiyordum. Deniz konusunda onu çok fazla bunaltmış olabilirdim ama bu bana yalan söyleme hakkını ona veremezdi. Hele de sabahında onlarca söz vermişken...
Kalp kırılganlığı bir süre sonra geçerdi de, incinen gurur bir türlü iyileşemezdi.
Yatağın içinde dönüp dururken gün aydınlanmıştı. Yine de saat daha çok erkendi. Uyumak içinde çok geç... Yavaşça yattığım yerden doğruldum. Sanki bu hareketimle odanın havası daha da ağırlaşıp basıklaştı. Tüm oksijen bir anda vakumlanmış gibi. Bu yüzden oyalanmadan yataktan kalktım ve biraz olsun nefes alabildiğim bodrum katıma gitmek için odadan çıktım. Bugünü kendime tatil ilan etmiştim. Okula gitmek, Hale ile yüzleşmek ya da Emre'ye meram anlatmakla uğraşmak istemiyordum. Bir gecede ne çok şey olmuştum ben; biraz hissiz, biraz kimsesiz, ama çokça sessiz ve güvensiz, tepkisiz ve çok şeye karşı isteksiz...
Acelemin olmadığını belli eden bir yavaşlıkta merdivenleri inmeye başladım. Alt kattaki hummalı hareket dikkatimi çektiğindeyse, olduğum basamakta durup olanı biteni izledim. Saat, bu enerji için gerçekten çok erkendi. Babam, terasa çıkmış telefonla konuşuyordu. Annem, Önder Dayım ve Feyza Yenge ile hararetli bir şekilde konuşurken sesinin mümkün olduğunca tedbirli çıkmasına dikkat ediyormuşçasına öne eğilmişti. Önder Dayım telefonundan bir şeyler kontrol ediyor gibiydi. Feyza Teyze'nin yüzündeyse o tanıdık gülümseme belirmişti. Son zamanlardaki sıkıntıların üzerine ilk kez keyifli bir hava varmış gibi hissettiriyorlardı. En azından bu evdeki birilerinin keyfi yerindeydi. Bu ortama dalmadan bodrum kata nasıl ineceğimi hesaplarken babamla göz göze geldik. Beni görür görmez kaşları çatılan adam saatini kontrol etti. Ardından kimle konuşuyorsa yüzüne kapatmış gibi telefonu kulağından çekti ve salona daldı.
"Erkencisin evlat."
Babamın cümlesiyle diğerlerinin de ilgisi üzerime kaydı. "Herkese günaydın," diyerek kalan basamakları indim ve bizimkilerin yanına doğru yürüdüm. "Oğlum?" Annem oturduğu yerden fırlamak konusunda ustalaşmış bir şekilde kalktı. "Uyumadın mı sen?" diye sorarak yanıma gelen kadın yüzümü elleri arasına aldı. "Bir şey mi oldu?" Beni daha yakından inceleyen annemin ellerinden kurtulmaya çalıştım. Bu kadar insanın gözü üzerimdeyken beni çocuk gibi incelemesini istemiyordum. Özellikle de babam böyle dikkatli bakarken.
"Bana bir şey olduğu yok da size bir şey olmuş gibi."
Üzerimdeki ilgiyi onlara geri püskürtürken gözüm geri planda kalan küçük boy seyahat çantalarına takıldı. "Hayırdır bir yere mi gidiyorsunuz?" Bakışlarımı hepsinin yüzünde ayrı ayrı dolaştırdım. Önder Dayım 'Hiç bana bakma' mesajı veren bakışlarını karısına çevirdi. Karısıysa 'Ben karışmam' dercesine telefonundaki bir şeyle ilgileniyordu. Annemin yüzünde tatlı bir gülümseme belirdiğini görünce ipucu yakaladığımı hissettim.
"Gidiyorsunuz. Nereye?"
Annem cevap verecek gibi oldu. Babam konuşmasına ondan önce dahil olarak "Şehir dışına çıkmamız gerekiyor," dedi. Sanki biraz annemi susturmak için lafa karışmıştı. Annem bunun bozuntusuyla babama baktı. Babamsa odağını benden çekmiyordu. Annemle göz teması kurmaktan çekinmesi, bir şeyler sakladığı ihtimalini güçlendiriyordu ama ne?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VELİAHTLAR 2 - HASAL
Narrativa generaleHer bir yaprak kendi yazdığı hikayenin başrolünü üstlendi. Tek tek kaleme aldı tüm geleceğini... Hale & Asal Onların başlangıcı Yaz'ı, Kış'a çeviren bir kasırgaydı. Oysa ki bu sadece buz dağının görünen yüzüydü. Kış'ı yakıp kavrulan Yaz, tam aşkı bu...