HALE
Bazen bir anda öyle büyük bir hata yaparsın ki yaptığın hata hayallerine mal olur. Kızacak bir suçlu da bulamazsın. Yapan sen, acı çeken de sen...
Okula gelirken düşündüğüm şeylerin hiçbiri gerçekleşmemişti. Çünkü Asal burada değildi. Her ders arasında kapıdan girmesini beklemek, hiç gelmeyecek bir gemiyi beklemekten farksızdı. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş gibi gelen soru yağmurları Emre'nin dilinden dökülüyordu. Verecek cevabım da kaçacak yerim de yoktu. Çünkü artık yüzüme kapanan telefon sayesinde Asal'ın nerede olduğunu bilmiyordum. Masal'ın şarjı tam zamanında bitmişti. İçim içimi yerken düşünmeden edemiyordum. Okulda değildi. Evde olmama ihtimali vardı. İRON'a gitmiş olabilir miydi? Gitmediyse neredeydi? Neden kimsenin haberi yoktu?
"Peri Kızı!"
Emre'nin seslenişi tüm zerremi kıskıvrak yakaladı. Düşüncelerimin arasından beni çekip çıkaran Emre, gözümün önünde elini sallıyordu. "Bana bu şekilde seslenme!" diye uyardığım çocuk nihayet bana ulaşmanın keyfiyle "Beni dinlemiyorsun ne yapabilirim," dedi. Söylediği kelimeyi savunuşu daha da kaşlarımın çatılmasına neden oldu. "Asal'ın nerede olduğunu bilmediğimi söyledim ya Emre," derken "Hiç mi bilmiyorsun?" cevabını almak ifademi sonuna kadar çattı. Biliyormuşum da ona söylemiyormuşum gibi bir tavrı vardı ama bunun nedenini anlayamıyordum. Ayaklanmam "Nereye?" sorusunu beraberinde getirdi. Soruları çok derin bir nefese ihtiyacım olduğunu hissettiriyordu. Emre her zaman mı bu kadar meraklıydı yoksa benim yeterince gerilmiş sinirlerime mi batıyordu, emin değildim. Yine de arada sevdiğim çocuğun hatırı olduğu için onu kırmak istemiyordum. Eşyalarımı hızlıca toparlarken "Masal'la buluşacağım," dedim. Burada oturarak kendi kendimi yiyeceğime, en büyük pişmanlıklarımla yüzleşirdim daha iyi. "Asal'ın nerede olduğunu öğrenince bana da haber verir misin?" Emre'nin gözleri kurduğum cümleyle gözleri parlamıştı. Neden bu kadar merak ediyordu? Aylardır adam akıllı konuşmayan onlar değil miydi?
"Allah aşkına Emre! Alt tarafı bir gün okula gelmedi. Gören de her anınız birlikte geçiyor sanar!"
Adeta gürledim. Sesim daha önce duymadığım biçimde öfke doluydu. Bu için için kaynayan bir pişmanlığımın, hüznümün, kırgınlıklarımın sesiydi. Sınıftakilerin gözleri önünde Emre bir anda dona kaldı. Hak etmediği bir tokattan farksızdı söylediklerim. Canını acıttığını görebiliyordum. Ne diyeceğini bilmez halde gözlerimin içine bakarken kendimden bir kat daha nefret etmeme neden oluyordu. "Özür dilerim," diyerek durumu toparlamaya çalıştım. Bana cevap vermedi. Belki de dinlemedi. Hatta özrümü duymadığına inandırmak istercesine donuk gözlerini benden esirgemedi. "Ben biraz gerginim," derken suçluluk psikolojisiyle gözlerim dolmaya başladı. "Gerçekten çok özür dilerim." Ağlamama ramak kaldığını hissediyordum ve onlarca göz üzerimdeyken ağlamak istemiyordum. Bu nedenle eşyalarımı kucakladığım gibi sınıftan çıktım. Canımın acısını bahane edip can yakmak, günaha yeni bir kılıf uydurma yoluydu ve bu sıralar elimde çok fazla kılıfım vardı.
*
Alt yapısı olmayan bir şehir gibiydim. Ne zaman hüzünlensem gözlerimi su basıyordu, zihnimin trafiği karışıyor ve ben bir işe yaramayan belediye çalışmaları gibi kendimi toparlamaya çalışıyordum. Taksiye atladığım gibi soluğu amcamların evinde almıştım. Yol boyunca da içten içe ağlamış ama dışarıya tek bir damla yaş bile dökmemiştim. Ağlamaktan yorulmuştum. Ağladığımı insanlara yansıtmaktan da yorulmuştum. Bu nedenle artık tüm yaşlarımı içime akıtacaktım.
"Hoş geldiniz Hale Hanım."
Korumalardan biri taksinin kapısını açtı. Mümkün olduğunca göz teması kurmadan teşekkür ettim. Arabadan inerken adam çantamı almak istedi. "Sorun değil. Ben taşıyabilirim," diyerek amcamların bahçe kapısına doğru ilerledim. "Masal Hanım'a geldiğinizi haber vermemizi ister misiniz?" sorusuyla kısa bir an duraksadım. Asal'ı teklif etmediklerine göre, demek ki gerçekten evde değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VELİAHTLAR 2 - HASAL
Narrativa generaleHer bir yaprak kendi yazdığı hikayenin başrolünü üstlendi. Tek tek kaleme aldı tüm geleceğini... Hale & Asal Onların başlangıcı Yaz'ı, Kış'a çeviren bir kasırgaydı. Oysa ki bu sadece buz dağının görünen yüzüydü. Kış'ı yakıp kavrulan Yaz, tam aşkı bu...