1 AY SONRA
HALE
Zaman ileriye akan bir serüven değil, giderek daha hızlı kaynayan bir kazan olmalıydı. Her şey bir anda karışmıştı. Tüm hayatım birkaç haftadır bu kazanın içinde fokur fokur kaynıyordu. Korkutucu olansa kaynamasından daha hızlı bir şekilde buharlaşmasıydı. Elimde hiçbir şey kalmama hissine gün geçtikçe daha da çok yaklaşıyordum. Özellikle babamın sessizliği ve Asal'ın ortada olmayışı canımı yakıyordu. Onların hayatımdaki yokluğu sanırım ruhumun en büyük boşluğuydu. Babamı anlayabiliyordum. Aklı, fikri, ruhu, ömrü amcamlarlaydı. Biri, ölüm ile yaşam arasındaki sınavını hala kazanamamıştı. Elimizin kolumuzun bağlı olduğu gerçeğini tiksintiyle kabul etmekten başka çaremiz yoktu. Diğeriyleyse de bizim yüzümüzden her yan yana gelişleri ayrı bir gerilimdi. Bana her baktığında bu durumu hatırlıyor gibi sessizleşiyordu. Babama bir yere kadar hak verebilirdim ama Asal... Onun yatacak yeri yoktu. Denge diye bir şey bırakmamıştı. Telefondayken ne kadar aşıksak, yüz yüze geldiğimiz anda iki yabancıdan öteye gidemiyorduk. Okul sınırları içerisinde neredeyse bir aydır köşe kapmaca oynadığımızı hissettiriyordu. Ben geldiğim an o gidiyor, o geldiği an kırgınlıktan ben susuyordum. Sonra giden yine Asal oluyordu. Bana sunduğu bahane ise annemlerin sözünü dinlediğiydi. Ortalık yatışana kadar aşkımızı göz önünde yaşamayacaktık. Hah! Sanki bu şekilde daha az dikkat çekiyorduk.
Saatimin alarmı çalmaya başladı. Elimle koyduğum gibi buldum ve sesini kestim. Kapalı gözlerimin ardındaki zihnim olabildiğine uyanıktı. Afyonumun patlamasını beklememi gerek kalmamıştı. Kalkıp okula hazırlanmaktan başka çarem yoktu. Arsızca kirpiklerimin arasından sızmaya çalışan ışığı daha fazla uğraştırmadan gözlerimi açtım. Yataktan bir çırpıda kalktım ve toparladım. Bedenimdeki gerginliği rahatlatmak için esneme hareketleri yaptım. Aynanın karşısına geçip nefes egzersizinden sonra kendime büyük bir gülücük gönderdim. Bu son zamanlarda kadere inat tekrarladığım, her şeyin iyi olacağına kendimi inandırmaya çalıştığım ritüelimdi. Okul formamı hızlıca üzerime geçirdim ve evdeki durumu kontrol etmek için odadan çıktım.
"Bu böyle olmayacak. Bir saate oradayım."
Babamın kapalı kapılar ardındaki sesi karşısındakini öldürecekmiş gibi güçlü çıkmıştı. Yüz hatlarının sertliğini hayal ettikçe tüylerim diken diken oluyordu. Bu tonda konuştuğuna göre telefonun ucundaki kişi amcamdı. Onların böyle olması hayallerimin ötesindeydi. Senelerin dostluğunun zedelenmesine neden olmak zaten taşıyamayacağım kadar ağırken, günden güne beni altında daha da çok eziyordu. Ne vardı babam da Demir Amca kadar bu konuda rahat olsa...
Telefonun kapanıp masaya fırlatıldığını duyduğum an irkildim. Odaya dönecek vaktimin olmadığını vurgulayan tok adım sesleri kapıya yaklaştı. Onu dinlediğimi anlarsa bana diyeceği şeyleri de az çok tahmin ediyordum. Babamı daha da kızdırmamak adına, sanki çalışma odasının önünden yeni geçiyormuşum gibi birkaç adım geriledim. Kapı açılırken de mutfak istikametinde birkaç adım attım. Beni görmeyi beklemediğini şaşkın bir "Hale," seslenişiyle belli etti ama bu şaşkınlığı birkaç saniye sürdü. Çalışılmış bir ifadeyle ilk anlık ruh halini üzerinden sıyırıp atarken "Günaydın kızım," demeyi ihmal etmedi. Sesi manidardı. Bir ruh halinden diğerine hızlıca geçebiliyordu. Hep mi böyleydi yoksa son zamanlarda kazandığı bir özellik miydi emin olamıyordum.
"Günaydın baba. Nasılsın?"
"Olması gerektiği gibi. Annen uyandı mı?"
Annemin uyandığını anlamayacak kadar uzun mu konuşmuşlardı yani? Mutfaktaki tıkırtıları dinlerken "Hı hı," diye cevap verdim. "Kahvaltı hazırlıyor olmalı." Başını tamam anlamında salladı. "Benim çıkmam lazım. Size afiyet olsun." Bir süredir az ve öz konuşmalarımız dışında benimle aynı masaya da oturmuyor olması o kadar zoruma gidiyordu ki, gözyaşlarım saniyeler içinde alıştıkları yere doldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VELİAHTLAR 2 - HASAL
Ficción GeneralHer bir yaprak kendi yazdığı hikayenin başrolünü üstlendi. Tek tek kaleme aldı tüm geleceğini... Hale & Asal Onların başlangıcı Yaz'ı, Kış'a çeviren bir kasırgaydı. Oysa ki bu sadece buz dağının görünen yüzüydü. Kış'ı yakıp kavrulan Yaz, tam aşkı bu...