Sonsuzluk ve Ötesi ♥ 16

1.7K 179 37
                                    

ASAL

Depresyon, bilinçaltınızın size karşı üstün olduğu anları kapsıyordu. İnsanlar depresyonun hüzün, ağlamak ya da siyah giyinmek olduğunu sanırlardı; ama bu tamamen kalıplaşmış bir saçmalıktı. Çünkü depresyon bir uyuşukluk haliydi. Sabahleyin tekrar yatmak için uyanmaktı mesela...

Birkaç saattir depresyonda olduğumu düşündürecek bir hareketsizlikteydim. Annemlerin çıkışıyla kendimi attığım koltuktan saatlerdir kıpırdamamıştım. Son derece sakin, sinek uçsa sesi duyulacak kadar sessiz salonun tadını çıkarıyormuşum gibi görünsem de bilincim tamamen açıktı ama gözlerim... Gözlerim Hale'nin yansımalarıyla dolu olan karanlığa esirdi.

"Hellö!"

Tanıdık melodik bir ses kulaklarıma açılan teras kapısıyla beraber doldu. "Kimse yok mu?" Başımı hızlıca yattığım yerden kaldırdım. Göz göze geldiğim kızı, belki de en son bir sene önce görmüştüm. "Lavin Hala," diyerek ayaklanırken onu görmenin mutluluğuyla biraz olsun gülümsedim. "Hoş geldin. Döndüğünü bilmiyordum." Bana doğru gelen halam "Asalkuşum," diyerek bebeksi bir ses çıkardı. "Kocaman olmuşsun ama çen," dedikten sonra beni kollarının arasına aldı. Yaş farkımız çok fazla olmamasına rağmen beni hala küçüklük halindeki gibi seviyordu. Yine de bu durumdan rahatsız değildi. En azından tanıdığım biri, tanıdığım gibi kalmıştı.

"Çok özledim sizi."

Bunu söylemese de sarılışındaki sıkılık onu fazlasıyla ele veriyordu. Hasret gideren sarılmasına karşılık verirken "Bizde seni özledik," dedim. Yavaşça benden ayrılan kız, ellerini kollarımın üzerinde tutmaya devam etti. Resmen boyumu posumu alıcı gözle inceliyormuş gibi bakıyordu. Fakat gördüğü manzaradan hem hoşlanmış hem de hoşlanmamış gibiydi. İncelenmenin etkisiyle nadir bir şekilde kızarak yanaklarım ısınmaya başladı.

"Tam anlamıyla Demir Abi'nin kopyası olmuşsun."

Bu benzetmeyi öyle bir gururla söylemişti ki. "Sadece onun biraz daha berduş hali. Bu surat, bu kıyafet, Allah aşkına bu saç ne?" Parmaklarını yeterince karışık değişmiş gibi saçlarımın arasına geçirdi ve daha da karıştırdı. Ardından buruşmuş bir yüz ifadesiyle "Kaç gündür yıkanmıyorsun sen?" diye sorarken elini çekip baktı. Saç jolesinin parmaklarının arasında bıraktığı görüntüye öyle bir bakıyordu ki, istemsizce gülümsememe neden oldu.

"Sadece bu sabah yıkanmadım."

Elini gözüme sokmak istercesine önümde tutarken "Bence burada yılların emeği var," dedi ve yıkamak için banyonun yolunu tuttu. Kalktığımdan beri aynaya bakma gereği duymamıştım. Gerçekten o kadar kötü halde miydim?

Salondaki aynalardan birine doğru ilerledim. İlk anda gördüğüm görüntü, gerçekten benimle alakası olmayan birine benziyordu. Her zaman özenli olmaya gayret eden biri için fazla dağılmış görünüyordum ve kabul etmem gerekiyordu ki saçım jole kalıntılarından dolayı fazla pis görünüyordu.

"Masal okulda mı?"

Ellerini kurulayarak salona dönen halama doğru yürüdüm. "Bildiğim kadarıyla hala uyuyor." Arada sırada gördüğüm sorgulayan ifadesi yüzüne yerleşirken "Bu gün okul yok mu?" diye sordu. "Yani hadi Bahar'ın raporu var da sizin neyiniz var?"

Kendimi az önce kalktığım koltuğa bir un çuvalı gibi bırakırken "Kocaman boş bir evimiz," dedim ellerimle etrafı göstererek. "Babamlar birkaç gün şehir dışında olacakmış. Yani kafa dinlemek için bulunmaz bir fırsat." Lavin Hala'nın gözlerinin bir anlığına ışıl ışıl olduğuna yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım. Babamların olmaması neden bu kadar hoşuna gitmişti ki?

VELİAHTLAR 2 - HASALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin