Her şeyim senindir.

162 17 4
                                    

Eve gelmiştim. Saat sekiz gibiydi. Jungkook'tan ayrılmak her ne kadar zor olsa da evde bir sorun çıkmaması için erken gelmek istemiştim.

Ne annemle konuşmak istiyordum ne de onu görmek istiyordum.

Çok durgun hissediyordum.

Aklımdan bin tane düşünce geçiyordu ama hiçbirini de toparlayamıyordum.

Jungkook ile tanıştığım gün geldi aklıma. Ona ne kadar da kaba davranmıştım o zamanlarda. Şu an düşününce bu çok kötü hissettirmişti bana. Şimdi ona kızıp kıyamazken o zamanlar nasıl böyle davranabilmiştim? Okula gidince yüz yüze ondan bunun için özür dilesem iyi olacaktı.

Değişen o kadar şey vardı ki. Her şey ilk günün zıttı gibiydi. Benimle konuşmayı Jungkook istemişti, şimdi ise ben onunla konuşmadan edemiyordum. Hep onu görmek, onu dinlemek, yanında olmak, ellerini tutmak istiyordum. Elleri zaafım olmuştu sanki.

Ellerime bakınca bile ne kadar uyumlu olduklarını düşünmeden edemiyordum. Elleri ellerime çok yakışmaz mıydı? Çok yakışırdı ve sanki... Sanki elleri, benim ellerimden başka kimsede güzel durmazdı.

Birbirimizin çok zıttı olsak dahi bir yandan da çok aynıydık sanki.

Ben ruhumu ondan başka kimseye göstermek istemiyordum. Onun ruhunu da sadece ben görmek istiyordum.

Yine de bazı şeyler bu düşünceme engel oluyordu. Çok bencil olmak istiyordum. Deli gibi bencil olmak istiyordum ama bencil olmak istediğim kişi Jungkook olduğu için bir yandan da olamıyordum işte.

Beni dengesizleştiriyordu bu çocuk. Hayatım hiçbir zaman yolunda değildi ama ben bu konuda hiç bu şekilde çıkmazda olacağımı düşünmüyordum. Jungkook ile tanışana dek.

Bazen diyordum ki ya Jungkook olsun da varsın çıkmazda olsun her şey, yeter ki o olsun. Ama Jungkook'u paylaşmak değildi bahsettiğim. Onu paylaşmak istemiyordum. Hayatımda ilk defa böyle bir şey hissediyordum bir insana karşı.

Jungkook ne düşünüyordu acaba? Ben bu konuları nasıl onunla konuşabilirdim ki? Dolaylı yoldan sorsam anlar mıydı? Sormaya karar verdim. Mesaj attım.

"Jungkook, eve geldim."

"Tamam, hyung. Güzelce dinlen."

Gülümsedim.

"Dinlenirim. Sen de dinlen."

"Şey soracaktım, değer verdiğin şeyleri paylaşmayı sever misin?"

Sonunda sorduğumda telefonu elimden bıraktım. Cevabını hemen görmek istemiyordum, kendimi hazırlamam lazımdı. Biliyordum, bu çok genel bir soruydu ama yine de yerinde bir soruydu. Telefon titredi ama ben bir süre bakamadım.

Sonra ise elime aldım, mesajına baktım.

"Pek sevmem hyung, sen?"

Derin bir nefes alıp vermiştim cevabını görünce. Nedense biraz rahatlamış hissetmiştim.

"Ben de hiç sevmem."

Hiç sevmem. Özellikle seni paylaşmayı.

"Hmm, anladım hyung. Benimle paylaşamayacağın bir şey var mı peki?"

Ah. Sorduğu soruya gülmeden edemedim. Ne olabilirdi ki?

"Kookie, seninle paylaşamayacağım hiçbir şey yok. Her şeyim senindir."

Anın verdiği heyecanla mesajı hızlıca cevaplayıp gönderdiğimde kurduğum son cümlenin ne kadar garip olduğunu fark ettim. Bu yüzden vereceği cevabı kalbim küt küt atarken bekledim.

"Hyung, aniden böyle şeyler söylememelisin."

Keşke kendimi tutabilseydim, Jungkook. Ama karşımda sen olduğunda ben ne yapacağımı asla kestiremiyorum. Seninle konuşurken ne diyeceğimi planlayamıyorum. Her şey seninle o kadar doğal gelişiyor ki, ben de anlamıyorum.

"Ya senin var mı? Benimle paylaşamayacağın şeyler?"

Varsa da kızmazdım. Ah, bu çocuğa kızmak mümkün müydü sahi? Bence değildi. Ona kıyabilmek asla mümkün değildi. Mesela ben, bunu asla yapamıyordum.

O sırada cevap geldi.

"Hayır, yok, hyung."

Kalbim hızla atmaya devam ediyordu.

Ardından bir cevap daha geldi.

"Her şeyim senindir."

With You | YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin