Sen çok değerlisin.

143 10 10
                                    

Bazı şeyler anlatılamaz gelirdi bana. Sanki onu sadece yaşayan anlar gibi gelirdi. Sanki sen ne kadar anlatırsan anlat karşındaki kişinin anladığı kadardı her şey. Ama anlamak isteyen yine de anlamaz mıydı? Anlamak isteyen çabalardı ve bazen bu bile yeterdi. İşte bu, karşındaki kişi seni anlamasa bile yeterli gelirdi çünkü senin için çabaladığını bilirdin.

"Hayatımda mutlu olduğum pek bir şey yoktu. Sen hayatıma girene kadar yani."

Rüzgar hafifçe eserken, Jungkook'un saçları hafifçe uçuşurken, biz bir sahil kenarında otururken konuşuyorduk. Okul çıkışında gelmiştik buraya.

"Neden hyung?"

Gözlerim ellerimdeydi.

"Hayatın neyden ibaretse mutluluğun da ondan ibaret oluyor sanki. Hayatımda sadece ailem vardı. Ve ben hiçbir zaman hep beraber oturup mutlu ve huzurlu bir şekilde yemek yediğimizi bile hatırlamıyorum. Bizim hiç mutlu bir aile tablomuz olmadı, Jungkook. Doğru düzgün bir aile fotoğrafımız bile yok."

Cümlemi bitirdiğimde Jungkook, ellerini ellerimin üzerine koymuştu. Parmak uçları bileğimdeki bana verdiği bilekliğe dokunuyordu. Gözlerim bir anlığına onun gözlerine çıktı. Gözlerinde gördüğüm o şey ise anlayıştı.

Benim hiçbir zaman kimseden görmediğim o anlayış.

Hafifçe gülümsemeye çalıştım ben de.

"Bilmiyorum. Bir baba çocuğunu nasıl sevmez mesela, hiç anlamadım. Kendimi bile geçiyorum, neden evlendiği karısını sevmez? Çok ilginç değil mi? Sevmiyorsa neden evlendiler ki? Bir çocuğun hayatını mahvetmek bu kadar kolay olmamalı."

"Haklısın. Ben de anlamıyorum."

"Anlaşılacak bir şey yok ki. Biliyor musun, size geldiğim o ilk gün o -yani babam- aramıştı beni. Ben de sana gitmem gerektiğini söylemiştim. Işte o gece bana tokat attı. Benim için bir ilkti."

"Ne?"

"Ama inan bana, ruhuma aldığım yaralar bir tokattan daha fazla can yakıcı."

"Yoongi hyung..."

Ellerini bu sefer yanaklarıma çıkarmıştı. Yüzümü ona bakmam için hafifçe kaldırmıştı.

"Üzgünüm."

"Üzülme, gerçekten önemli değil. Geçti nasılsa."

"Ben sana kıyamazken sana nasıl vurabilir anlamıyorum. Canım yanıyor şu an."

"Hey hey..."

Ben de ellerimi yanaklarına koydum ve konuşmaya devam ettim.

"Canın acımasın, gerçekten ben iyiyim. Senin yanındayım ve iyiyim. Canın yansın diye anlatmıyorum bunları. Lütfen, üzülme sen."

"Demek o yüzden yanağında hafif bir kızarıklık vardı."

Demek fark etmişti.

"Evet. Ama şimdi senin ellerin var o el yerine."

Yanaklarımı hafifçe okşamaya başlamıştı.

"Bunları anlatmak kolay değil, biliyorsun değil mi?"

Fısıldayarak söylemiştim.

"Biliyorum, sevgilim."

"Ama sana anlatıyorum çünkü sen... Sen anlıyor gibisin. Anlamasan bile sorun olmazdı gerçi."

"Anlıyorum."

Gözlerinin içine derince baktım. O da çok derin bakıyordu.

"Keşke anlamasaydın."

With You | YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin