26. Bölüm

500 57 132
                                    

Kafeye gelen müşterilerle ilgilenip tezgahın arkasına geri geçtim. Bugün çok kişi yoktu, bu yüzden aynı zamanda ders de çalışabiliyordum.

Kitabıma bakıp yeniden okumaya başladım. Birkaç dakika sonra birinin bana seslenmesiyle göz devirdim ve o tarafa doğru gittim.

Peşimde sivil polis vardı. Nereye gidersem gideyim benimle geliyorlardı. Jungkook'un bir şekilde benimle iletişime geçeceklerini sanıyorlardı ama öyle olmamıştı.

Jungkook'dan bir aydır haber alamıyordum. Bana hiçbir şekilde ulaşmamıştı. Bu beni üzsede bir yandan da mutluydum tuhaf bir şekilde. Mutluydum çünkü eğer bana ulaşmaya çalışırsa hemen yakalanırdı. Oda bu yüzden bir şey yapmamıştı muhtemelen.

"Evet?"

"İki kahve alabilir miyiz?"

"Tabii. Gemen getiriyorum."

Yeniden tezgaha gidip iki kahve hazırladım ve tepsiye koyup onlara verdim.

O sırada kapı açıldı ve içeri Woo Hyun girdi. Resmen takmıştı bana. Jungkook'un benimle iletişime geçeceğine çok emindi. Bu yüzden takmıştı o iki polisi peşime.

"Hina, bugün nasılsın?"

"Dünle aynıyım. Bir değişiklik yok."

Güldü gv gelip tezgaha kollarını yasladı.

"Hadi ama Hina! Jungkook'un sana söylediğini bana anlat bende gelmeyi bırakayım."

Göz devirdim ve derin bir nefes aldım. Anlamıyordu. 'Söylemedi' diyordum ama anlamıyordu.

"Bak ilk günden beri aynı şeyi söylüyorum. Söylemedi bana bir şey. Ne zaman anlayacaksın bunu?"

Bu sefer o göz devirdi ve "Korumayı kes artık onu. Gelip seni almayacak. Bunu umut ediyorsun ama olmayacak öyle bir şey. Sana aşık mı sanıyorsun onu? Onun tek derdi eğlenmek. Masumsun, böyle şeylere uzaksın... Bakiresin. İlgilsini bu yüzden çektin. Seninle istediğini haltıktan sonra yüzüne bakmayacak." dedi.

Öyle bir şey değildi aramızdaki. İyice saçmalamıştı.

"Madem dediğin gibi... neden bana çok önemli bir bilgiyi versin. Neden onun benimle iletişime geçeceğini düşünüp peşime birilerini taktın. Beni almaya da gelmez o dediğin gibi. Çoktan başkasını bulmuştur. Ayrıca bizim aramızda zaten bir şey yoktu. O yüzden umutla beklemiyorum gelmesini."

Yüzü kasılınca devam ettim.

"Lütfen artık beni rahat bırakın."

"Sende bir şeyler var. Onunla arandaki ilişki farklı. Seni kolay kolay bırakmayacağım." dedi ve tezgaha vurup kafeden çıktı.

Dedikleri sinirimi bozmuştu. Jungkook asla benimle o yüzden ilgilenmiyordu. O bana gerçekten değer veriyordu.

Benim söylediklerim de kalbime ağrı girmesini sağlamıştı. Jungkook'un öyle bir şey yapmayacağını biliyordum ama bunu birine söylemek tuhaf hissettirmişti.

...

Kafede birkaç kişi vardı. Peşimdei iki polis tabii ki hâlâ buradalardı. Takip edilmek çok kötü bir şeydi.

İlk farkettiğimde çok korkmuştum. Hemen Hyejin'i aramış ve durumu anlatmıştım. Onunda başta haberi yokmuş, öğrendiğinde sakin olmamı söylemişti.

İlk günden beri peşimdelerdi ama hâlâ alışamamıştım. Zaten nasıl alışabilirdim ki. En ufak bir şeyi yaparken bile geriliyordum. Acaba Jungkook'la ilgili bir şey yaptığımı düşünürler mi diye?

Believe - Min YoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin