Hürkan adamı ameliyata aldı. Acilde oldukları için tek başına girmişti, yani bir iki asistan ve Hürkan.
Adamın durumu ciddiydi. Yanık vardı ve deri alınmalıydı. Hürkan kolundaki deriyi alırken dikkatli oluyormuş gibi gözükse de, neşteri biraz aşağıdan yürütür ve önemli bir damarı keser. Hastanın aciliyeti değişmişti. Kan kaybı idi aciliyeti, hastayı kurtarmaya çalışsa da, hastayı kaybettiler. Bile bile ölümüne göz yumdu. Ameliyathaneden çıktı ve adamı tehdit ettiği ailesine durumu izah etti.
Hürkan odasına çıktı ve eşyalarını topladı. İstifa dilekçesini hazırladı ve Zeynep Hanımın odasına çıktı.
"Zeynep Hocam, müsait misiniz?"
"Müsaitim müsaitim. Buyur Hürkancım"
"Hocam öncelikle size çok teşekkür ederim. Bana destek oldunuz bu zamanlara getirdiniz... ama ben-.. ben istifa etmek istiyorum"
"Neden? Sorun ne canım?"
"Sorun benim... yurtdışına taşınıcam"
"Ah anladım. Numaramı biliyorsun, ne zaman geri dönmek istersen bi araman yeterli. Eğer evini de satıcaksan.. geldiğinde otele falan para verme"
"Zeynep hocam... dönmicem. Sevgilimle beraber gidicez."
"Ow... senin kararın"
"Teşekkürler"
"Eşyalarını toplayabilirsin"
"Tamamdır"
"Sonra gidebilirsin. Hayatta başarılar"
"Size de Zeynep Hocam"
Hürkan odadan çıktı ve hali hazırda topladığı eşyalarını alıp asansöre bindi. Arabasına doğru ilerledi, bagajı açıp içine eşyalarını koydu ve arabasına bindi.
Zeynep, Hürkan odadan çıktıktan sonra sandalyesine oturdu ve arkasında kalan manzaraya döndü.
Şöyle düşündü; Ben Ömer'i Hürkan için aldım. Hürkan gittiyse Ömerde gitsin.Aslında bu düşüncesi onların kaçış planını daha da kusursuzlaştırıyordu.
Hürkan eve geldiğinde içeri girdi. Odaları dolaşırken Ömere sesleniyordu bir yandanda. Yatak odasında uyuya kalmış küçüğünü gördü. Gülümsedi ve onun bedenini neredeyse tamamen sarabilecek şekilde arkasına uzandı. Hürkanda uyudu.
Ertesi gün Ömer uyandı ve banyoya girdi. Hürkan uyandığında Ömer hala duştaydı. Hürkan sesin geldiği yere, banyoya gitti.
"Sen mi geldin canım?"
"Evet ben geldim küçüğüm. Nasılsın, dün neler yaptın?"
"İyiyim, işte evrak işlerini falan hallettim. Sen ne yaptın?"
"Ben..? Hiiç işte, istifa ettim falan"
"Hürkan... ben kendimi çok kötü hissediyorum.. evet biz öldürmedik onu ama şu an suçlu konumundayız"
"Bi dakika? Birisini öldürdüğümüzü mü düşünüyorsun?"
"Hayır hayır. Sadece onu biz öldürmediğimiz için keşke gömmeseydik diyorum. Gerçi sen gömdün ama.."
Hürkan bir süre durdu ve gözleri dolmaya başladı. Çömelip alnını, Ömerin ıslak omzuna yasladı. Hıçkırarak süren uzun uzun ağlamasının ardından Hürkan kafasını kaldırıp göz yaşlarını sildi. Gülümsedi ve Ömerin yanağını öptü.
"Bebeğim sen duştan çıktıktan sonra beraber valiz hazırlayalım olur mu?"
"Tamam canım"
2 hafta sonra...
Ömer ve Hürkan Amerikada düzenlerini oturtmak üzereler. Beraber bahçeli bir ev aldılar. Hürkan geçici olarak köpek bakıcılığı yapıyordu, Ömer ise kendi psikoloji kliniğini açmakla uğraşıyordu.
Bunların yanı sıra elbette beraber vakitte geçiriyorlardı. Bir pazar günü dışarıda yenilen kahvaltının ardından kahvelerini içerlerken konuşuyorlardı. O sırada Hürkan'ı Derin'in babası aradı.
"Efendim Faith Amca?.. yok be Fatih Amca görmedim uzun süredir. Ben evde sanıyordum değil mi?.. başına ne gelmiş olabilir ki? Bence bi polise gidin derim.. gelişmelerden haberdar edersiniz beni... tamam görüşürüz"
Bu gün doğum günüm la
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herkes Kaybedicek
FanfictionBunun bir kazananı yok Hürkan, olmayacak Göremiyor musun?! Herkes kaybedicek /tamamen kurgudur tsk /daha önce yazdığım bütün kurgulardan daha çok özendim :D seversiniz umarım