Yol

717 314 130
                                    

              Körfezde bulunan bu yazlık kasaba, kışın insanların elini eteğini çekmesiyle birlikte ıssız bir köy halini almıştı. Ben ise bu terkedilmiş köyün karşısında dikiliyordum. Kapalı panjurlar, bahçıvan yüzü görmemiş bahçeler ve gecenin verdiği karanlığa bir de çiseleyen yağmuru ekleyince oldukça tedirgin edici bir manzara ile baş başa kalmıştım. Önümde uzanan, iki tarafı da zeytin ağaçlarıyla çevrilmiş olan uzun yol, yeni evime gidiyordu. Eniştem telefonda açıklamaya tenezzül etmediği bir sebepten ötürü beni karşılamaya gelememişti, bu yüzden, neredeyse asırlardır burada olan ağaçların eşlik ettiği yol ile bendeniz, uzun bir yürüyüşe çıkmıştık. Gövdesi çürümeye başlamış ancak kökleri bir o kadar sağlam duran zeytin ağaçları, tekerleği gecenin sessizliğini çatırdatan bavulumdan rahatsız olmuşçasına birbirleriyle fısıldaşıyorlardı.

              Acele adımlarla teyzemin bana tarif ettiği yere doğru yürümeye başladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

              Acele adımlarla teyzemin bana tarif ettiği yere doğru yürümeye başladım. Bu sık ağaçlardan oluşan yolun sonuna değin yürüyecek, ardından yazlık evler bitecekti. Eski köy meydanına vardığımda ise, ufak bir köprü görecektim. Bu küçük dere köprüsünden sola dönünce caminin bulunduğu sokağa sapacak, ardından o yolun sonunda yer alan iki katlı ahşaptan yapılma evi görecektim. Karanlığın verdiği tedirginliği bastırmak ve zihnimi meşgul tutmak adına, bu yol tarifini iki üç defa tekrarladım. Hatta bir ara aklımdan bir sayı tutup, bir sonraki kaldırıma kadar kaç adım atacağımı hesapladım. Beyin meşgul kaldıkça, hislerden uzaklaşıyordu. Bu, ben küçükken, yolda mızmızlanmayayım diye annemin bana öğrettiği saçma bir oyundu. Annemi özlemiştim. Belki de bu yüzden şuan da bu kadar tedirgindim. Sanki hayat gerçeği yüzüme vuruyormuş gibi, artık yalnız başına, karanlık bir yoldasın diyordu. Bütün tehlikelere açık ve savunmasız. Gözlerim dolu bir şekilde adımlarımı hızlandırmaya başladım, yazlık evler bitmişti. Köprü ve köy meydanı da artık görüş alanıma girmişti. Meydan bomboştu, gerçi bu saatte nüfusu bin bile etmeyen bu yerde ne görmeyi bekliyordum ki? Caminin sokağına girdim, teyzemin tarif ettiği yer, köy yerleşkesinden bir hayli uzak gözüküyordu. En yakın ev ile arasında en az beş yüz metre mesafe vardı. Birkaç köpek eşliğinde iki katlı, ahşaptan yapılma yeni evime geldim. Ev oldukça eski bir köy eviydi, alt katın ahşapları çürümeye yüz tutmuştu. Tahminen ikinci kat ise daha sonradan yapılmış, ikinci katta bulunan birkaç pencere ise tahta ile çivilenerek kapatılmıştı. Hiçbir ışık yanmıyordu. Bu evde yaşayan birileri var mı ondan dahi emin değildim. Aslında tüm işaretler ortadaydı. Ben ise geleceğimden bir haber yeni evimin bahçesinin eşiğinden içeri girdim. Tahta kapıya kibarca vurdum. Uzun bir süre açan olmadı, keşke hiçbir zaman olmasaydı.

 Uzun bir süre açan olmadı, keşke hiçbir zaman olmasaydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kötülüğün BaşlangıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin