Geçmişten Bir Mektup

280 66 276
                                    

*Bu bölümü okurken, yukarıda paylaştığım "Johannes Bornlöf - The Rain Against My Window" müziğini kısık sesle dinlerseniz, çok daha iyi bir deneyim elde edersiniz. İyi okumalar dilerim...

11.bölümün son cümlesi; "Komutanım, toprak derin değil. Kazması zor olmadı. Bir ceset olduğu doğrudur. Genç bir ceset. Zayıf bir erkek cesedi..."

İnsan geçmişinden kaçamıyordu; en çokta hatırlamak istemediği şeylerden. Ben de kaçamamıştım. Her an, her gece, özellikle de her kafamı yastığa koyduğumda, gömdüğüm derin dehlizlerden kurtulup, gözlerimin önüne geliyordu yaşadıklarım. Gözümün önünde duran ancak asla göremediğim gerçekler, kendilerini unutturmuyorlardı bana. O günlere ait bir zarf, aylardır komodinimin çekmecesinde duruyor, geçmişimle yüzleşmemi bekliyordu. Geçmişim kapımda duruyor ve içeri girmeye çalışıyordu. Kapıyı açmaya cesaretim yoktu. Yüzleşmediğim her dakika ise geleceğimden alıkonulan zamanlarıma aitti. 

Sigaramdan son bir nefes aldım ve kül tablasında söndürdüm. Derin bir nefes aldıktan sonra komodinin çekmecesini açtım. Bugün o zarf ile yüzleşme vaktiydi. Bugün aylar önce kaybettiğim eniştemin gönderdiği mektupla yüzleşme vaktiydi...

 Bugün aylar önce kaybettiğim eniştemin gönderdiği mektupla yüzleşme vaktiydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Merhaba Elif. Ne yazacağımı, ne anlatmam gerektiğini bilmiyorum. Ancak sana bir şeyler yazmam gerektiğinin farkındayım. Belki hatırlamak dahi istemeyeceksin o günleri. Belki bu yazdığımı okumayacaksın, belki zarfta adımı gördükten sonra buruşturup bir kenara atacaksın. Ancak bu zarf ve bu kağıt ile ben kendi günahımı, kendim çıkartıyor olacağım.

Hasna ile ilişkimiz hiç bir zaman çok iyi olmadı. Evliliğimiz her zaman sorunluydu. Kavga, gürültü ve cam kırıkları. Ailesinin istenmeyen, ötekileştirilmiş evladıydı Hasna. Baba evinde şiddet gören, aşağılanan her genç kızdan biriydi yalnızca. Ben köy meydanında ilk gördüğüm andan itibaren vurulduğum kadınla evlenme mutluluğunu yaşar iken, o ise aile evinden kurtuluşunu kutlamıştı. Onun gözlerinde ufak bir mutluluk kırıntısı görmeye bile razıydım ben, ancak geçmişi yakasını bırakmıyordu. Yani senin anlayacağın ortada ne bir aşk, ne bir arkadaşlık vardı. Kötü evliliğin özeti ne ise, biz oyduk.

Bir gün değişti her şey. Hasna, rüyasında Allah'ı görmüştü. Öyle olduğuna inanmıştı. Rabbim, Hasna ile konuşmuş, ona güzel bir kız çocuğuna sahip olacağının müjdesini vermişti. O zamanlar da dininde, imanındaydı Hasna. Ailesinden, arkadaşından göremediği sıcaklığı ve aidiyeti, ibadette bulmuştu. Ancak o gün gördüğü rüyaya yalnızca, "Hayırlar olsun, inşallah" diye karşılık vermişti. Çünkü ne o hamile kalabiliyordu, ne ben çocuk sahibi olabiliyordum. İki, üç ay sonra beklenmedik olan gerçekleşti. Hasna hamileydi... O günden itibaren Hasna bir tek buna adadı kendini. Gün içinde yaptığı tek şey dua etmek, namaz kılmak olmuştu. İnsanlardan soyutlanmış, Allah'ın yoluna adamıştı kendini. Tek gayesi ise, Allah'a yakışır bir kız çocuk yetiştirmek olmuştu; temiz, ahlaklı ve namuslu.

Kötülüğün BaşlangıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin