Toprağın Altında Yatan Gerçek

246 69 414
                                    

*Bu bölümü okurken, yukarıda paylaştığım "Goetia - Dark Magic" müziğini kısık sesle dinlerseniz, çok daha iyi bir deneyim elde edersiniz. Ayrıca bu bölüm, diğer bölümlere göre biraz daha uzundur. İyi okumalar dilerim...

10. bölümün son cümlesi; "Kızı, kutsal göle gömeceğiz. Huzurlu bir şekilde uyuyacak. Sen arabayı hazır et, ben Elif'i getiriyorum." dedi.

Az önce küçük bir kız gözlerimin önünde can vermişti. Asla sevgi göremediği ellerden, nefreti ve ölümü tatmıştı. Yaşadığımız sürece ölümsüzdük, hatırlandığımız sürece hayatta. Belki de ölüm Ecre'yi kurtarmıştı, daha fazla dayanamamıştı yaşanılan bu acıya. Ufak bir kızın sırtına saplanan bıçak, onu huzura kavuşturan yağmur damlaları ile getirmişti sonsuz özgürlüğü. Geriye tek bir güzel hatıra bırakamadan. 

Hislerim, bütün vücuduma karanlığını salmıştı. İçim daralıyor, midem bulanıyor, ellerim ve bacaklarım titriyordu. En çokta korkuyordum. Ecre, ölümü ile birlikte kaderini sonlandırmış, ben ise halen kapalı kapılar ardında zincirlenmiş bir vaziyette, ne ile karşılaşacağımı düşünüyordum. Kafamı duvara yaslamış, yağmur damlalarından ıslanmış olan ahşap tavanı izliyordum. Beynim de binlerce düşünce bana eşlik ediyordu. Korkunç, karanlık düşünceler. O an kapı, hiç olmadığı kadar hızlı ve gürültülü bir şekilde açıldı. Kapı gıcırtısı, beklenilen anın habercisiydi. 

"Kalk, gidiyoruz! Sakın ha sakın, bana karşı geleyim deme. Bağırmayı ise aklından dahi geçirme. Zincirlerini çözeceğim ve sessiz bir şekilde arabaya gideceğiz!" dedi şeytanın yeryüzündeki temsilcisi. 

O, karşımda dikiliyor, sözünden çıkıp çıkmayacağıma dair bir cevap bekliyordu. Ölüm ile daha önceden de tanışmıştım. Annem, babam, şimdi ise Ecre. Ancak ilk defa burun buruna geliyordum. Ölüm denen fiilin, ilk defa öznesi oluyordum. Ne hissedeceğimi, ne demem gerektiğini bilmiyordum. Korkudan, ağzımdan tek bir kelime dahi çıkmıyordu. Yüreğim, beni yarı yolda bırakmış, dilim ise tamamen terk etmişti. Beni götüreceği yere kutsamak amacıyla götürüyordu ancak belki de oracıkta boğacaktı. Bu soru işaretleri sürerken, teyzem kendi problemine bir çözüm bulmuş ve saçından çıkardığı yemeniyi dolayarak, ağzımı kapatmak için kullanmıştı. 

Bahçedeki boğuşma yüzünden, yemeni üzerinde kalan çamur, ter ve kan ağzıma doluyor, midemin daha fazla bulanmasına yol açıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bahçedeki boğuşma yüzünden, yemeni üzerinde kalan çamur, ter ve kan ağzıma doluyor, midemin daha fazla bulanmasına yol açıyordu. Bütün organlarımı kusmaya, içimi ferahlatmaya hazırdım. Ancak, ne vücudumun ne de hayatımın kontrolü bendeydi. Zincirlerim çözüldü, basamaklardan yaka paça indirildim ve kamyonete doğru sürüklendim. Artık ellerim ve ayaklarım da bağlanmıştı. Anne karnında yaşama kavuşmayı ve hayatla tanışmayı bekleyen bir bebek nasılsa, ben de kaderimle yüzleşmek adına, ön koltukta, elim kolum bağlı bir şekilde bekliyordum.

 Araba aynasından görebildiğim kadarıyla, eniştem ve teyzem arasında hararetli bir tartışma gerçekleşmekteydi. Eniştem, kızını kaybetmesinin acısını ve karısına olan öfkesini yaşar iken, kriz geçiriyordu. Teyzem ise tamamen kendi amacına odaklanmıştı. Sokak lambaları köy yolunu aydınlatıyor, civardaki evlerin ışıkları ise yavaştan bu bağrışmalara tepki veriyordu. Köy halkının olan bitene uyanacağını düşünen teyzem, eniştemin yakasına asıldı ve sessizce bir şeyler söyledi. Vücut dili oldukça tehditkardı. 

Kötülüğün BaşlangıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin