Günahkar Tohumlar

395 168 151
                                    

*UYARI: Hikayemiz içeriği gereği, gerilim ve psikoloji türündedir ve belirli bir yaş kitlesinin üzerine hitap etmektedir. Bu bölüme mahsus bu notu yazma sebebim ise, "Günahkar Tohumlar" bölümü, hikayenin ilerleyen kısımlarında anlam kazanacağı bazı +18 unsurlar içermektedir. Lütfen bu uyarıyı dikkate alarak okuyunuz.

Geçen bölümün bittiği yer; "Abla, kendim için korkmuyorum. Senin kapın kilitli değil. Sen güvende değilsin" dedi. O sırada oda kapısının kulpundan bir ses geldi, biri yavaşça kapıyı açıyordu.

Kapıyı çalan olmadı, çalsa da kalp atışlarım duymamı engellerdi. Göz bebeklerim kapı kulpuyla bir hareket ediyordu. Kapı kulpu aşağıya doğru seyreder iken, saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri aldı. Ecre neyi ima etmişti? Tehlikede miydim? Şimdi ne olacaktı? Bu saniyeler de nefesin, tutulan bir şey olmadığını anladım. Nefesini tutamıyordu insan, bu gibi anlarda, bu bir zorunluluk halini alıyordu. Kaderimi bekliyordum. Kaderimi belirleyecek olan kişi ise kapının açıldığı her santimetre ile beliriyordu. Tıknaz bedeni, gölgelerin içinde duruyor, odanın eşiğinden geçmekte acele etmiyordu. Sessiz çığlıklarımı bölen bir ses duyuldu.

"Elif, kızım uyudun mu?" dedi kapıdaki kişi. Alt katın ışığı, odanın dışından vuruyordu. Bu yüzden kapıdaki sesin sahibinin yüzüne gölgeler hakimdi. Gerçeklik, bu sesin teyzeme ait olduğunu biliyordu, bilincim ise bunu kabullenmeyecek kadar inatçıydı. Kekelemeye başladım.

"E-evet. Evet uyuyordum. Bi-bir şey mi oldu? Teyze." diyebildim.

"Kızım ne oldu sana? Betin benzin atmış. Kötü bir şey olmadı ya? Kabus mu gördün?" dedi teyzem.

"E-evet teyze. Kabustu. İyiyim, ben. Sorun yok" diyebildim. Bütün enerjimi ve nefesimi bu kelimeleri sarf etmeye harcamıştım. Dilim ve damağım beni terk etmek üzereydi.

"Yatağını değiştirmişsin. Sana hazırladığım yatakta rahat edemedin mi?" diye sordu teyzem. Bu sorunun ardından anlamsız bir ifade ile teyzemin karanlıkta kalan suratına bakıyordum. Anlamam birkaç dakika sürdü. Ecre'nin dün gece yattığı yatakta olduğumu hatırladım. Bu durumu açıklayacak bir cevabım yoktu, teyzemi onaylamak adına kelime anlamı olmayan birkaç ses çıkarttım. Beynim ve dilim aynı anda hareket edemiyorlardı. Yaşadığım gerilime, Ecre'nin neyi ima ettiğine anlam vermeye çalışıyordum. Tüm soru işaretlerini giderecek olan, bir o kadar da cevabına hazırlıksız olduğum soru ağzımdan çıkıverdi. 

"Neden geldin teyze?." Bu üç kelime ağzımdan çıkar iken alacağım cevap daha şimdiden kulak zarımı geçip, beni soluksuz bırakmaya hazırlanıyordu. Nasıl bir cevap alabilirdim? Bir psikopat ne derece niyetini belli edebilirdi? Ya da ben, herkesin "garip" olarak adlandırdığı kuzenimin söylediği şeyden neden bu denli etkilenmiştim? Peki ya zincirler, o sesler neydi? Onlar zincir idi. Öyle olmalıydı. Ecre, bağlıyım demişti. Sorular birikiyordu. Soruların gürültüsünü, teyzem susturdu.

"Bir ses duydum sandım. Kargalar camları rahat bırakmıyor kimi geceler. Camları kontrol etmek için uğradım. Bu yüzden çaktık o tahtaları oraya. Neyse ki sorun yok" dedi teyzem.

"Sorun yok, teyze" diyebildim.

"Allah rahatlık versin kızım, iyi geceler" dedi teyzem. Aklımın ipleri çoktan kopmuştu. O sırada onları aramakla omeşgul olan ben, sessiz kalmayı tercih ettim.

Kapı kapandı. Karanlık, odaya tekrardan hakim oldu. Düşünmek istemedim. Çocukluğumdaki gibi kıvrılıp, duvara dönerek uyumak istedim. Babamın elleri ile duvara, gölgeden tavşan yaptığı günlere dönmek istedim. Gitmek istiyordum bu evden. Gidecektim de. Öyle ya da böyle. Zorla tutamazlardı beni. Burada delirmek istemiyordum. Ayağa kalktım. Titreyen ellerim nedeniyle zor da olsa, çekmecemden bir dal sigara alıp yaktım.

Kötülüğün BaşlangıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin