Kan ve Saç Telleri ile Döşenmiş Merdivenler

424 202 181
                                    




Gördüğüm manzara şok ediciydi. Ne diyeceğimi, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Kuzenim, suratına şeytani bir surat ifadesi takınıp iç çamaşırlarımı yırtmaya devam ediyor, ardından mutlu bir gülümsemeyle üzerine giydiği çamaşırlara bakıp iç geçiriyordu. Kıyafetlerime imreniyor muydu yoksa onlardan tiksiniyor muydu anlayamıyordum. Onunla tanışalı daha birkaç saat olmuştu ve bu hareketin ne anlama geldiğini inanın bilmiyordum. Ecre ise beni gördüğünde en az benim kadar korkmuştu. İri, siyah gözlerinin utangaç tutumundan eser kalmamış, karşısında bir hayalet görmüş gibi titremeye başladı. Hızlıca bana sırtını döndü ve üzerinden çamaşırları çıkarmaya çalıştı. Şalvara benzeyen pijamasının üzerinden külotumu çıkartırken bacakları birbirine dolandı ve yere kapaklandı. O an, oturup hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Eğer teyzem bu patırtı ve ağlamaları duyup, odaya gelse, bu manzara karşısında Ecre'ye nasıl davranacağını tahmin dahi edemiyordum. Onu azarlamaktan öte, temiz bir sopa çekebilirdi. Bu yüzden odanın kapısını kapattım ve kuzenimin yanına çöktüm.

"Ecre, tatlım iyi misin? Neden böyle bir şey yaptın?" diye sordum.

Ecre cevap vermedi, ağlamaya devam ediyordu. Sanırım iletişimimiz bu şekilde, monolog olarak devam edecekti. Biraz daha yanına sokuldum. Sözler kifayetsiz kalıyor ise, vücut dilimin samimiyeti belki onu sakinleştirebilirdi.

 Sözler kifayetsiz kalıyor ise, vücut dilimin samimiyeti belki onu sakinleştirebilirdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




"Fıstığım, bak, sana kızgın değilim. Onlar alt tarafı bez parçası, hiç biri umurumda değil. Ama eğer eşyalarımı merak ettiysen bana sorabilirdin, hem eminim sende daha güzelleri vardır" dedim. Ecre yavaş yavaş suratını kaldırıyordu. Ağlaması biraz daha dinmişti ancak incecik omuzları hala ürkekçe yukarı aşağı hareket ediyordu. Omuzları oldukça zayıftı, neredeyse avuç içimden daha küçüktü. Annesinin giydirdiği fazlasıyla kapalı kıyafetinden ötürü vücudunu göremiyordum ancak bedenen sağlıksız bir kıza benzemiyordu.  O sırada gözleri makyaj çantama takılmıştı.

"Artık birlikte yaşayacağız, ben senin ablan gibi olacağım. Hatta ne ablası, biz arkadaş gibi olacağız. Sen doğal halinle bile çok güzel bir kızsın. Yüzün, gözlerin, her biri birbirinden güzel. Hem istersen ben sana makyaj da yaparım" dedim. Ecre sakinleşmeye başlamıştı, ancak bir sonraki cümlem inşa etmeye çalıştığım bu iletişim duvarını yerle yeksan edecekti.

"Seninle bir sürü anımız olacak. Yazın kız kıza denize gideriz, hatta belki erkek arkadaş bile buluruz kendimize" dedim ve onun yüzünü biraz da olsa gülümsetmeye çalıştım. Ecre bir anda kollarıyla bedenini utanç içinde saklamaya çalıştı. Ondan beklenilmeyecek bir performansla, çığlıklar atmaya başladı. O narin ve zayıf kız beni ummadığım bir güç ile ittirdi ve ağlayarak, odadan dışarı fırladı. Görünüşüne kıyasla oldukça güçlüydü. Ecre'ye "DUR!" dahi diyemeden, pijamasının üzerinde sütyen ile aşağı kata koştu. Kaçmaya çalıştığı yer bahçeydi. Gökyüzünü yırtarcasına bağırmak, bütün zamanı durdurmak ve olan biten her şeyi sonlandırmak istiyordu. Gökyüzü ona cevap verecek ve Ecre'nin gözyaşlarını, yağmur ile gizleyecekti. Ancak bu fani görevini başarması için aşması gereken bir anne engeli vardı. Bu amacını yerine getirememiş olacak ki, merdivenlerde teyzemin sinirli sesini işittim.

Kötülüğün BaşlangıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin