Pembe Odanın Kasveti

438 122 308
                                    





8. Bölümün Sonu: "Rüyamda bana gözüken sensin. Benim armağanım... Benim armağanım, sensin" diye tekrarlıyordu."

Teyzemin neler saçmaladığına dair hiç bir fikrim yoktu ancak kelimeleri vurgulayış biçiminden ve gözlerinden, bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım. Kendimi bahçeye doğru atmaya çalıştıkça, Hasna teyzem kolumdan çekip, eve doğru sokmaya çalışıyordu. Üzerime giymiş olduğum hırka, teyzemin çekiştirmesiyle sünmeye başlayınca, hırkadan kurtulup kaçmaya çalıştım. Ecre'ye doğru, onun olduğu tarafa doğru kaçmak istedim. Elbette, bu suçum cezasız kalmayacaktı...

Bir anda, bütün saç köklerim amansız bir acıyla çığlık atmaya başladı. Saçıma yapışan el, bütün saçlarımı kopartmak istiyormuşçasına çekiyor, bundan bir gram tedirginlik duymuyordu. Boynumun geriye doğru yapmış olduğu ani hareket, bütün vücudumun dengesini yerle bir etmişti. Saniyeler önce, bana kimsenin zarar vermesine izin vermeyeceğini iddia eden kişi, şuanda beni bütün gücüyle çimenlerde sürüklüyor ve kapı eşiğinden içeri geçiriyordu.

Onun gücüne karşı koyamıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Onun gücüne karşı koyamıyordum. Toprak zemin, bacaklarımı çizmeye, yerdeki göçükler vücudumda yaralar yapmaya başlamıştı. Eve girmemek, eşikten geçmemek adına mücadele ediyordum. Tutunacak bir yer olmadığından, ellerimi çimenler ile bütünleştirmiştim. Her şey saniyeler içerisinde olmuştu. Teyzem direncimi kırmak ve beni içeri sokmak adına, var gücüyle beni çekti. Kafamı, kapı eşiğinin basamaklarına vurdum. O ana dair hatırladığım son şey; Ecre'nin silüeti olduğunu tahmin ettiğim şeyin, uzaklarda durup, bizi izlemesiydi.

꧁꧂

Ecre'nin şahit oldukları kaçınılmazdı. Elinden bir şey gelmiyordu. Doğduğu andan beri bir şeylerin yanlış gittiğini herkes gibi, o da biliyordu. Sevgisizlik, asla kapanmayan yaralar açmıştı zayıf bedeninde.

Bir hapiste doğmuştu, özgürlüğü koğuşlardan ibaret sandı. Bahçe çitleri; parmaklık, annesi ise gardiyanı olmuştu. Bir gardiyandan şefkat beklemişti yıllardır, halen de bekliyordu. Bu yüzdendi belki de, Elif'i kıskanması. Oysa bir tek Elif idi ona arkadaşça yaklaşan, iyi geçinmeye çalışan.

Ailesinden ise bir babası gerçekten severdi Ecre'yi, onun da her gülüşünün altında bir acı yatardı. Yalnızca babasından görmüştü şefkati, o da asla 'canım kızım' diye sevememişti. Çokta dokunamazdı Ecre'ye, sarılmak isterdi ancak yapamazdı. Ona her baktığında, çaresiz bir vicdan ile baş başa kalmıştı.

Herkes tarafından nefret edildiğini, artık istenmediğini düşünüyordu Ecre. Bir hata olduğunu, doğmaması gerektiğini, yanlış mesajı taşıdığını, yanlış bir evlat olduğunu... Kalbini açtığı tek kişi; Âdem bile, onu bir kere de olsa merak etmemişti. Bir bildiği olmalı insanların, diye düşündü. Dünyası bir ev, bir bahçe, anne ve babadan ibaret olan birinin ne gibi bir hayatı olabilirdi? Bir heyecanı, bir beklentisi olmayan birinin ne derece yaşamaya hakkı olabilirdi?

Kötülüğün BaşlangıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin