Gece Yarısı Konukseverliği

583 264 188
                                    


Ümidimin tükendiği anda kapı gıcırdayarak açıldı. Kapıdaki Hasna teyzem idi. Onu neredeyse altı yaşımdan beri görmemiştim ancak annemin bana anlattığı, esmer, kısa boylu, hafif toplu ve yıllara meydan okuyamamış kırışık suratı, tüm soğukluğuyla karşımdaydı.

"Gir içeri çabuk, ev buz gibi oldu!" dedi Hasna teyzem. Sıcak bir karşılama seremonisi beklemiyordum ancak bu acelecilik ve konukseverlik (!) beni şaşırtmıştı. Eve girerken Mehmet eniştemi gördüm ve karısının bu kabalığının üstünü örtmek adına yüzüme gülümsüyordu. Ne de olsa buraya gelmem için ben diretmemiştim, onlar benim vekaletimi üstlenmişti. Beni bekliyor olmaları gerekirdi.

"Ev eski olduğundan bu aylarda çok zor ısınıyor, o yüzden kapıyı pek açık tutmuyoruz. Hoş geldin Elif kızım. Kusura bakma bu saatte seni yalnız başına yollara koyduk" dedi.

"Estağfurullah, ne olacak enişte. İşiniz çıkmış, düşünmeniz yeter" dedim.

"Evet, doğru. İşim çıktı" diye cevap verirken teyzeme doğru bakıyordu.

Sırılsıklam bir biçimde kapının önünde ellerimde bavul ile dikiliyordum. Birisi bana "bu taraftan" demedikçe, bir odaya girilmemesi gerektiğini düşünenlerdendim. O arada teyzem elimden bavulumu ve yağmurluğumu aldı. Birkaç samimiyetsiz karşılama cümlesinden sonra, bir kanepe, iki tekli koltuk ve bolca ahşap mobilyanın olduğu salona geçtik. Tekli koltuğa oturduğumda, "Kiss Army" temalı renkli çoraplarımın, pastoral bir kaygıyla döşenmiş bu evde pek bir yabancı olduklarını fark ettim. Ani bir refleks ile ayaklarımı birbirinin üzerine koydum. En az Paul Stanley kadar ben de bu evde yabancı duruyordum.

"Eee, anlat bakalım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Eee, anlat bakalım. Nasıl geçti yol, kolay bulabildin mi burayı?" diye sordu eniştem. Çok zorlanmadığımı ifade ederken teyzem araya girdi.

"Saat geç oldu, ben senin yatağını hazırlayayım. Ecre ile birlikte, üst katta yatarsın" dedi ve bir yanıt beklemeden gitti. Kapı boşluğuna, "tabii, olur" diyebildim sadece.

"Hasna'yı mazur gör, bugün yağmur altında bahçede uzun bir gün geçirdi. Bir de bu saate kadar ayakta kalmaya pek alışık değildir" dedi eniştem. Eniştemin bu kibarlığı ve beni telkin etme çabası içimi rahatlatıyordu. Kafamı toparlayabildiğimde, Ecre'yi hatırlamaya çalıştım. Kuzenimi hiç görmemiştim, görmüşsem bile ben çok küçükken olmalıydı. Hatırlayamadığımız şeylerin pek bir manası da olmuyor, bu insan veya bilgi, fark etmiyor. Kuzenime dair bildiğim tek şey, biraz garip olmasıydı. Annem, engelli veya deli gibi kelimeleri kullanmayı sevmezdi. O yüzden "garip" derdi.

"Ecre nerede, bayadır görüşmüyoruz" diye sordum enişteme. Oysa onu hatırlamıyordum bile.

"O, sen geleceksin diye sabahtan beri büyük bir heyecanla seni bekliyordu. Saat geç olunca dayanamadı tabi, uyudu. Ancak ablası gelecek diye çok mutlu" dedi eniştem. "Ablası mı?" diye sordum kendi kendime. Öyleyse Ecre benden küçük olmalıydı, demek ki artık bir abla oluyordum.

Birkaç dakika sonra teyzem yukarıdan bana seslendi, yatağım hazırdı. Ahşap ve her adımımda tiz sesler çıkaran merdivenlerden sessizce çıktım, hala oldukça çekingendim. Üst kata ulaşınca koridor ikiye ayrılıyordu. Solda Ecre'nin odası vardı, sağ tarafta ise biri banyo olmak üzere iki oda daha vardı sanırım. Üst katta ışıklar açık olmadığından koridorun o tarafını iyi seçememiştim. Teyzem bana yatacağım yeri gösterdi.

"Ecre uyuyor, onu uyandırmadan sessizce yat. O, biraz gariptir. Bilirsin, annen zamanında belki anlatmıştır. Korkma, ondan zarar gelmez. Bu akşam pek konuşamadık, ben de pek iyi hissetmiyorum, sabah kahvaltıda konuşuruz. Artık bize emanetsin" dedi ve omzuma teselli mahiyetinde yumuşakça dokundu.

"İyi geceler teyze" dedim.

"Allah rahatlık versin" diyerek teyzem konuşmayı sonlandırdı. 

Kötülüğün BaşlangıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin