Karşımdaki genç adamı gördüğümde hissettiğim tek şey zihnimin bulanıklığıydı. Ne zaman içtiğini bilmediğim sarhoş zihnim bitap bir halde sığ sularda yüzmeye başlamıştı çoktan. Beynimi hayrete düşüren hiç beklemediğim bir yerde karşılamak değildi esasen. Aklımı bu denli birbirine katan bakışlarındaki duygu yoksunluğuydu.
Bakışlarındaki hislerin eksikliği karşısında tüylerim ürpermişti. Fiilen hesapta olmayan bu rastlantıya iki kişinin de şaşırması gerekiyordu belki de. Lakin onda hissizlik, bende ise onun bu hissizliğine olan hayretim vardı.
Demir Yıldırım
Daha bu sabah tanıştığım bu adamın ela harelerine bakarken, bakışlarının duygusuzluğunda boğuşan gözlerimi direksiyondaki ellerime indirdim. Bir yandan arabayı çalıştırıp gitmek isterken, bir yandan onu çözmeye çalışan beynim ikilemde kalmıştı.
Ne yapmam konusunda belleğimi irdeleyen düşüncelere kulak verdiğimde ise bakışlarımı tekrardan karşımdaki adama çevirdim. Bakışlarımız tekrar buluştuğunda, arabasını geriye manevra ettirdiğini gördüm. Ardından ise direksiyonu sola kırdı. Gidiyordu.
Arabanın yanından geçerken gözlerimi ona çevirmemeye özen gösterdim. Dikiz aynasından baktığımda ise afalladım. Zira gideceğini sandığım bu adam arabasını kaldırım kenarına park etmişti. Gitseydi ya neden durmuştu ki şimdi?
Arabamı çalıştırarak öne doğru hareket ettirip biraz ileriye konumladım. Demir'in bu hareketi karşısında zihnime akmaya çalışan düşüncelere bu defa fırsat vermeden elimi arabanın kapısına uzatıp açtım. Ayaklarımı yerle buluşturup indiğimde ise onunda arabasından inip kaldırıma oturduğunu gördüm.
Üzerimde olan bakışlarını es geçerek gözlerimi bedenine indirdim. Onunla karşılaştığımız anın aksine giysilerini değiştirdiğini fark ettim. Üstünde gri bir kazak ve kazağın altında beyaz bir gömlek vardı. Siyah pantolonun sarmaladığı uzun bacaklarını hafiften öne uzatmıştı. Gözlerimi ağır ağır yukarı çıkardığımda kemikli yüz hattının gerildiğini farkettim.
Hızlanarak oturduğu yere ulaştığımda kendimden emin biriymiş gibi görünmeye çalışarak tek kaşımı yukarı kaldırıp "Demir Bey" dedim. Tek elini koyduğu cebinden çıkarıp oturduğu yerin yakınını işaret ederek "Oturun isterseniz" ses tonunda anlam veremediğim bir tını vardı.
Gösterdiği alana baktığımda, arsızlık yapıp zihnime yerleşen düşüncelerim bir çok insanın ayaklarının uğrak noktası olan bu yere nasıl oturabildiğine hayret etmişti.
Asabi tavrımı kuşanıp "Gerek yok. Neden bu sokakta olduğunuzu sorabilir miyim?" gözlerine bakmamaya çalıştım. Biliyordum ki bakarsam takındığım bu suni tavırları, gözlerim bir çırpıda ele verirdi.
Aralanan dolgun dudaklarından bir kahkaha dizisi döküldü. Kendini dizginleyip "Bu sokağın size ait olduğunu bilmiyordum Eylül hanım, bilseydim sabah bu yoldan geçeceğim için özel onayınızı alırdım.
Gülüşü yerini tebessüme bıraktığında o an anladım söylediğim saçmalığı. Evim bu sokakta diye sokağı da kendi sınırları içine alan zihnim, afallayıp yerini utanç duygusuna teslim etti.Şu an en büyük arzum kızardığını bildiğim suratımı ellerimle kapatıp burdan kaçmaktı..
Mahcubiyet duygusu bütün bedenime ılık ılık akarken kafamı yere eğdim. Sağ ayağımı hafifçe oynatarak ayakkabımı yere sürttüm. Kendini açıklamaya çalışarak "Yani kusura bakma evim bu sokakta olduğu için öyle bir soru sordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMDEKİ GİZ
Tajemnica / ThrillerYalanlar, gerçeklerin buğulanmış yansımasıdır... Hikayem devam ediyor...