Güne güzel başlamak nasıl oluyordu emin değildim ama baharın camımdan sızan kokusu buna bir örnek olabilirdi. Uyandığım vakitte çoktan doğmuş olan güneşi görmek hayata dair biraz da olsa umudumu yeşertiyor ve bana enerji veriyordu.
Jongin'in saraya taşınmasından sonra işler iyiye gitmeye başlamıştı. Daha birkaç gün olmasına rağmen ilerleme kaydediyorduk. Kyungsoo ile arasını yakın tutmaya çalışması hayranlık uyandırıcıydı. Kendini fazlasıyla işine kaptırmış gibiydi. Her ne kadar altında başka şeyler olduğundan şüphelensem de her türlü işime geleceğini bildiğimden itiraz etmeyecektim bu duruma.
Hem Sehun'a da iyi gelmişti kuzenimin buralarda oluşu. Ben Chanyeol ile ilgilendiğimden ufaklığa pek vakit ayıramıyordum. İki kanka buluştuğunda bana da pek gerek kalmıyordu zaten. Kıymetli dostlukları artık eskisi kadar beni kıskandırmıyor, yerini Kyungsoo ile arkadaşlığıma bırakıyordu. Bu nedenle yatağımdan kalkıp pijamalarımı değiştirdiğimde kendimi ilk yanında bulduğum kişi de o olmuştu.
Odasında oturmuş kitap okurken kapısını tıklatıp içeri girmem onu hiç rahatsız etmemiş, istifini dahi bozmadan bana bakmıştı.
"Hoş geldin."
Kocaman gülümseyip yanına doğru yürürken elindeki kalın ciltli kitabı daha önce Chanyeol'ün kütüphanesinde gördüğümü hatırladım. Acaba oradan mı almıştı? Onun içinde de yazılar var mıydı?
Kalçamı masasına yaslayıp ona baktım. Elindeki kitabın kaldığı sayfasının arasına parmaklarını sıkıştırmıştı kaybetmemek için. Benim de sahip olduğum bir alışkanlıktı, yüz tane bile ayraç olsa o parmak o sayfaları tutardı. Yüzünde meraklı bir ifade olduğu belliydi, muhtemelen neden sabah sabah onun yanına geldiğimi düşünüyordu. Daha fazla tahminler yürütmesine gerek duymadan konuya girdim.
"Jongin ile epey iyi anlaşmış gözüküyorsunuz." Yüzümü mimiksiz tutmaya çalışsam da hafiften gülümsediğim belli oluyordu. Onların arasının iyi olması benim planlarımın yolunda gitmesi ve her şeyin tıkırında işlemesi demekti.
Ki yanakları al al olan Kyungsoo da bunu destekliyordu. "Benden pek haz etmediğini düşünüyordum ama sanırım fikri değişmiş."
Kaşlarımı çattım dediklerine, yüzüm gergin bir ifadeyle kasılmıştı. "Senden neden hoşlanmasın? Gebertirim o serseriyi."
İkimiz de gülmeye başlarken kapının aniden açılmasıyla içeri giren Kral yerimizden sıçramamıza sebep olmuştu. Bizi beraber görmeyi beklemediği her halinden belliydi. Bakışları ikimiz arasında gidip gelirken dudakları tek bir çizgi halini almış ve göz kapakları hafif kısılmıştı. İçeri doğru birkaç adım atıp Kyungsoo'nun masasının önünde durdu.
"Siz ikiniz ne yapıyorsunuz burada?"
"Sohbet ediyoruz Chanyeol, ne olabilir?" Utangaç aşık modundan klasik arkadaş haline geçen baş muhafız ayağa kalkıp elindeki kitabın arasına bir ayraç yerleştirip yatağının yanında duran komodine bıraktı. Onun da çalışma odasıyla yattığı oda birleşikti. Koca sarayda binlerce oda varken saygı değer Kralımız her birinin israfından çok kesin bir şekilde kaçınıyordu.
"Benim dedikodumu mu yapıyorsunuz yoksa?"
Kısa bir kahkaha attım. "Tüm ülkenin konuştuğu bir adama göre fazla paranoyak değil misiniz Kralım?"
Yüzümdeki meydan okuyan ifade onun bakışlarını yumuşatıp yeniden konfor alanında hissetmesine sebep olmuştu. Aklındaki olası şüpheleri tahmin edebiliyordum. Chanyeol her ne kadar isyanı çıkartan adam olduğumu düşünmese de onun hakkında edinebileceğim her türlü bilgiden sakınıyor ve kendini gizlemeye çalışıyordu. Haklı olmadığını söyleyemezdim ama yine de can sıkıcıydı bu durum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennemin Başkenti // ChanBaek
FantasyBen Byun Baekhyun, Cehennem'in sessiz sakinlerinden biriyim. Aslında burası yalnızca yerin altı ancak burayı hep cehennem diye tasvir etmekten hoşlanıyoruz. Hayattayken bunu ben de yapardım ama ölünce işler epey değişiyor.