Chanyeol'ün gizli odasındaki kutuyu bulmamın ardından tam bir hafta geçmişti. Sehun ile paylaştığım bilgi ışığında hiçbir yere varamadığımız gerçeği öylesine çarpıyordu ki yüzümüze ne yapacağımızı şaşırmıştık. Evet, bir oda ve bir kutu vardı. Kral'ın gücü kutunun ait olduğu şeyde saklıydı. Fakat biz ne olduğunu bir türlü çözemiyorduk.
Jongin'e güvenip Kyungsoo hakkında bilgi edinmesini söylemiştik lakin o da her akşam sırıtarak odaya gelip gereksiz bilgiler vermekten başka bir halt yemiyordu. Yemek yapmayı seviyormuş, klasik müzik dinliyormuş, yatmadan önce kitap okurmuş. Tabi bunların görevimizle alakası kellikten ileri değildi ama Jongin bey çok önemli bulmuş ola ki heyecanla aktarıyordu bize.
Sehun dinlemiyormuş gibi yapıp benimle konuşmaya devam ederken aynı zamanda Jongin'in sürekli yükselttiği sesi ile birlikte kafam şişmiş durumdaydı. Tam bir hafta bu şekilde geçmişti. Bu sırada yemeklerimi yemeye devam eden Chanyeol de bir şeylerin iyiye gittiğinin göstergesiydi. Onun ruh halinin sarılmamızdan sonraki ani değişimi beni biraz korkutsa da hayra yormak istiyordum.
Pazar günü yatağımdan çıkıp kahvaltı hazırlamaya başladığımda esnemekten kırılmak üzere olan çenem bile buna değerdi. Omletin yanına minik bir maydanoz yaprağı bırakıp Chanyeol Ramsay'e götürmek için heyecanla üstünü kapattım. Sarayda dolanan yemek kokularından haz etmiyordum, benim yaptığım yemekleri yalnızca kral yiyebiliyorken halkının bunun kokusunu alıp da canının çekmesine sebep olmamalıydım.
Kapının önündeki muhafızlara kaş göz yaparak kapıyı tıklatmalarını anlatırken aniden açılmasıyla kaşlarım havalandı. Beni beklediğini belli eder şekilde içeri girmemi rica etmişti Chanyeol.
"Artık kapılarda karşılıyorsunuz beni kralım."
"Her gün aynı saatte geliyorsun, ezberledim diyelim." Bana dair detayları bilmesi hafifçe yanaklarımı ısıtmıştı. Nasıl oluyordu anlamıyordum ancak bir şekilde beni ya zora sokacak ya da mutlu edecek şeyler yapmayı başarıyordu. Bazen ikisi birden oluyordu.
"Buyurun omletiniz." Tabağı açtığımda yemeğine odaklanmak yerine hala bana baktığını hissetmiştim. "Bir sorun mu var?"
"Seninle bir şey konuşmak istiyorum."
Kalbim aniden endişeyle gümbürdemeye başladı. Her şeyi konuşmak istiyor olabilirdi. Benim Byun Baekhyun olmam, isyanların arkasında olmam, ona karşı hislerim, planlarım, odasına girmem... Her şey. Kafamdan tonlarca senaryo geçerken başıma aniden giren sızı da cabası olmuştu. "Otursana."
Dediğini adeta bir emir gibi hızla yerine getirdim. Sakin tavrı dahi beni yatıştırmıyordu.
"Yeraltında bir geziye çıkacağım. Şehirleri, köyleri gezmem gerek. Son dönemlerde isyanlar fazla patlak vermiyor. İyi bir şey mi yoksa daha büyük bir planın parçası mı görmem lazım. Bana eşlik eder misin?"
Sorusu karşısında bir parça rahatlamış olsam da beni alıp başka şehirlere gitme fikrini sağlıklı bulmuyordum. En ufak bir tanıdığın ağzından kaçacak lafla hepimiz biterdik. Chanyeol ile geziye çıkma fikrinden bahsetmiyordum bile. Yalnızca ikimizin olacağı düşüncesi dahi kanımın fokur fokur kaynamasına sebep oluyordu. Derin bir nefes alıp reddetmeye hazırlanırken benden önce davrandı.
"Kyungsoo ve Jongin'i de götürmeyi planlıyorum, için rahat etsin diye. Sadece ikimiz olmayacağız."
Aklımı okumuş gibi konuştuğunda teklifin yavaşça emire dönüştüğüne kanaat getirmiştim. İtiraz etmeden başımla onayladım ve odadan çıktım sessizce. Düşünmem gereken çok şey vardı.
***
Üstüme geçirdiğim eski püskü ceketimin yakalarını düzeltip kafamı kaldırdığımda Jongin'den beni yargılayan bakışlar kazanmıştım. Bunu hak edecek ne yaptığıma dair bir fikrim yokken biraz sonra Kyungsoo'nun eşlik eden kıkırtıları kaşlarımı çatıp omuzlarımı düşürmeme sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennemin Başkenti // ChanBaek
FantasyBen Byun Baekhyun, Cehennem'in sessiz sakinlerinden biriyim. Aslında burası yalnızca yerin altı ancak burayı hep cehennem diye tasvir etmekten hoşlanıyoruz. Hayattayken bunu ben de yapardım ama ölünce işler epey değişiyor.