Arkamızdan gelen sesleri duyabiliyorduk. Asa ile yok olduğumuzu anlamışlardı ve bizi yakalamak için koşturuyorlardı lakin biz adımlarımızı dikkatli atmalıydık. Ormanın tehlikeli olan kısmına gelmiştik artık, Jongin bir şekilde bize yetişmeyi başarmıştı ve gözlerindeki kızarıklığı görmemek mümkün değildi. Vedası düşündüğü kadar kolay olmamıştı anlaşılan.
Zavallı kuzenime üzülmek, ona en azından bir kere olsun sarılabilmek istemiştim fakat Sehun bizi bekliyordu ve arkamızda bizi kovalayan bunca askerle işimiz hiç kolay değildi. Bütün bunlar bittikten sonra aylar boyunca kendimizde açtığımız yaraları tamir edecek kadar vaktimiz olacaktı. Arkamızda bıraktığımız sevdiklerimizi sonsuza kadar düşünebilecektik.
Jongin'in elini tutup ilk defa çıktığı bu yolculukta korkmaması gerektiğini söyledim. Bu orman şu zamana kadar yaşadıklarımızın yanında hiçbir şeydi. Yakalanma korkusu ve gerginliği artık sona ermişti, olduğumuz kişiydik ve bundan sonra bize hiçbir şey yapamazlardı.
"Ormanın sonundaki ağaca ne kadar kaldı?"
Seulgi ve Seungwan da bizimle birlikteydi elbette. Onların da ilk defa çıktığı bir yolculuktu bu. Sevdiklerine sahip olmaları onları belki de kaybedecekleri en çok şeyi olan kişiler yapıyordu. Biz zaten oyuna yenik başlamıştık ancak kazanarak sevmenin tadını alan biri nasıl olup da elindeki her şeyden vazgeçebilirdi aklım almıyordu. Belki de bu gibi şeylerdi aslında davamızın ne kadar haklı ve üstün olduğunu hatırlatan.
Seulgi'nin sorusuna bir yanıt düşündüm. Daha önce bu yoldan ve ağaçtan bahsetmiştim lakin sorunun gerçek amacının bu olmadığını biliyordum. Mevzu ağaca ne kadar kaldığı değil, bu yolculuğun bitmesine ne kadar kaldığıydı. Elimdeki bu asayla yürürken hissettiğim güç giderek artıyordu ve bunu da yapıldığı meşenin kaynağına gittiğimiz için olduğunu düşünüyordum. Asanın tahta kıvrımları gittikçe parlıyor ve büyüsü kendini daha net bir şekilde kendini gösteriyordu.
Bunun benim elimde gidiyor olması ne kadar doğruydu emin değilim. Bunca zaman savaşını verdiğim güç, savaştığım güç şimdi parmaklarımın arasındaydı ve onu yok etmeye çalışıyordum. Belki de benim elimde olsaydı başından beri her şey farklı olurdu. Ben halkıma farklı davranır ve tanrıların kölesi olmazdım. İyi bir lider olabilirdim, sonuçta devrimi bunca yıl ben yönetmiştim.
Kafamdaki keskin fikirlerin çizgileri yavaşça belirsizleşmeye başladığında Jongin beniim neler düşündüğümü anlamış olacak ki kolumdan tutup durdurdu beni bir anda.
"Sakın Baekhyun. Bu güce kanamazsın. Bu asa ve tanrıların verdiği görevler insanlığa yalnızca zarar getirdi. Öldüğümüzde bile bizi cezalandırmaktan vazgeçmediler. Bu asanın kimseye yararı yok."
Başımı sallayıp sarhoş gibi onayladım onu. Kendimi kral yerine koyarken yukarıdakilerin soytarısı olacağımın farkına varamamıştım. Bir anlığına benim bile zihnim bulanıklaştıysa Chanyeol'ün yıllarca ne gibi bir etki altıında kaldığını düşünmek dahi istemiyordum. Zaten ailesinden gelen bir zayıflığı varken bunun üstüne eline her şeyin kontrolü geçtiğinde kendi kontrolünü kaybetmek işten bile değildi.
Sehun'un minik ibaresi gözükmeye başladığında uzun zamandır tuttuğumu bilmediğim nefesimi verdim. Sonunda bu zehirli yolculuk bitmişti. Kafamdaki tonlarca tereddüt, şüphe ve pişmanlık yerini nihai kararı verecek o cesarete bırakmıştı. Arkamızdaki koşma sesleri yaklaşıyor, bizim sert adımlarımıza karşı neredeyse kuş tüyü hafifliğinde bize doğru geliyordu. Hepimizin buluşacağı yer bu ulu ağacın önüydü, hesaplaşma günü gelmişti.
Sehun herkesi sağ salim görünce koşarak bize sarıldı. Aklının bizde kaldığını ve uzun bir müddet haber alamadığını düşünürsek iyi bile dayanmıştı. Gözlerinden birkaç damla yaş döküldü, her ne kadar dile getirmese de yara almadan döndüğümüz için minnettardı. Duygularını çoğu zaman dalgaya vurarak ifade etmesi bize verdiği önemi değiştirmiyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/280297659-288-k179334.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennemin Başkenti // ChanBaek
FantasiaBen Byun Baekhyun, Cehennem'in sessiz sakinlerinden biriyim. Aslında burası yalnızca yerin altı ancak burayı hep cehennem diye tasvir etmekten hoşlanıyoruz. Hayattayken bunu ben de yapardım ama ölünce işler epey değişiyor.