feedback

95 16 84
                                    

*Haftasonu yayınlamayı unutmuşum buyurun efendim bu haftanın ilk bölümü!*

Elimdeki tepsiyi masanın üzerine bırakıp üzerindeki tabakları müşterilerin masasına bıraktım. Uzun zaman sonra bu dükkanda tek başımaydım ve son bir saatim kalmışken hala gelmekte olan müşterilere servis yapıyordum. Son bir hafta benim için yorucu geçmişti. Jongin her ne kadar işin başında olduğunu söylese de kendi problemleri ile uğraşıyordu. Kyungsoo bulduğu konuyu yazıya döküp patronuna sunma çabasındaydı.

Seulgi elbette buralardaydı ama çalışma saatlerimiz yüzünden konuşma imkanı bile bulamıyorduk. Chanyeol yanıma uğramıyordu ve kendimi her konuda yalnız hissediyordum. Onun sadece bir kat aşağımda oturduğunu bilsem de evime geldiği günden beri aramıza mesafe koymuştu. Oradaydı, görüyordum ancak ulaşamıyordum. Göğsümde bir yangın vardı, bir ağılık vardı.

Neden bu şekilde davrandığını da anlamadığım için daha da sinirleniyordum. Hem ona hem kendime. Aptal gibi onu takıyor olmam ve en ufacık bir hareketine binlerce anlam yüklüyor olmam benim suçumdu. Benim için ne zaman ve nasıl bu kadar önemli olmuştu gerçekten bilmiyordum. Sadece onunla zaman geçirdikçe büyüsünün etkisine kapılmıştım sanırım.

Derin bir nefes alıp kafamı resepsiyona gömdüm ve son müşterilerimin gitmesini bekledim. Bu hayattan o kadar yorulmuştum ki bir an önce bitmesi için her şeyi yapabilirdim.

Hesabı istediklerinde kafamı kaldırmıştım. Birkaç saniyeliğine de olsa nefes alabilmek iyi gelmişti. Hızlıca hesapladım toplam fiyatları. Onlar da ödeyip iyi akşamlar dilediler. Son on beş dakikam kalmıştı. Etrafı toplayabilirdim. Bu gece eve gitmek istemiyordum. Yorgundum ama biraz yürümenin bana iyi geleceğini ve kafamı boşaltabileceğimi biliyordum.

Etrafı hızlıca topladım, saati geldiğinde tam dakikasında kapıyı kapattım. Her yer temiz gözüküyordu. Büyük dükkanımın içi karanlıkla parlıyordu. Bu dükkan belki de sahip olduğum en önemli şeydi ve her ne olursa olsun ona sahip olmanın verdiği güvence beni rahatlatıyordu. Kapıyı kilitledim ve sokakta yürümeye başladım. Ayaklarım beni nereye götürürse oraya gidecektim bu gece.

Sokaklarda yürümeye başladıkça her şey bulanıklaşmaya başladı. Ceketimin cebinde her zaman kulaklığımı taşırdım. Telefonuma takıp kulağıma koydum her bir tekini. Sonrasında R&B listemi açtım. Soft bir müzik kulaklarımı okşarken ben de sadece dudaklarımla eşlik ediyordum. Bir süre sonra bizim caddeden çıkmış, mahalleyi turluyordum. Eskiden beri bildiğim, arkadaşlarımın olduğu binalara bakarak ilerledim.

Küçükken ne anılarım vardı buralarda.

Sonrasında ana caddeye çıktım. Eski günler beni boğuyordu. Onlara fazla baktıkça hem pişmanlıklarım hem de özlemlerim uyanıyordu. Kendimi tüm kötü duygulardan uzak tutmak için dışarı çıkmışken buna boğamazdım. Bir süre sonra ana caddede gülen ve eğlenen insanlara denk geldim. Tek yalnız elbette ben değildim lakin tek hissetmek buna bağlı değildi maalesef. Kendi yağımdayken kavrulup gitmekti benimkisi.

Birkaç adım sonra birinin beni kolumdan tuttuğumu hissettim. Ne olduğunu anlamadan savunmaya geçecektim ki bunun hiç beklemediğim bir surat olduğunu gördüm. Müziği durdurup ona gülümsedim. Bir şeyleri belli etmekten haz etmezdim.

"Merhaba Junmyeon."

"Merhaba Baekhyun. Sana buralarda rastlamayı planlamıyordum."

"Ben de öyle. Şoförün seni almıyor mu neden dolanıyorsun etrafta?"

Omuz silkti. "Biz zenginlerin de dertleri olabiliyor. Arabam bozulmuş."

Kendi kendine laf sokması hoşuma gitmişti. Her ne kadar çok parası olan insanların yanında rahatsız hissetsem de Junmyeon'da bana güvende hissettiren bir şeyler vardı. Onun verdiği huzurlu havadan hoşlanıyordum.

Cehennemin Başkenti // ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin