Elimdeki tabağı masaya bıraktım ve Jongin'in aniden cipse dalmasını şaşkın gözlerle izledim. Arkadaşımla sakin bir gece geçirmek isterken bir anda dahil olan kuzenimin varlığını ilk geldiği andan beri sorguluyordum. Uzun zaman sonra Kyungsoo'nun işi erken bitmişti ve ertesi gün izinli olduğundan beraber bir gece geçirmek istemişti. Bunu duyan Jongin ise dibimizde bitivermişti. Utanmasa Kyungsoo'dan da erken gelecekti.
Onları birlikte bıraktığım günden beri aralarındaki havanın değiştiğini fark edebiliyordum gerçi. Artık birbirleriyle konuşurken kırıcı olmuyorlardı. Daha sakinlerdi ve eskisi kadar kızmıyorlardı. Bu onlar için şaşırtıcı bir gelişmeydi. Genelde birbirlerine girdikleri durumlarda şimdi yalnızca laf sokuyorlardı. Bu gözler daha neler görecekti?
İzlemek istediğimiz filme bile birlikte karar vermiş, hepimiz ortak bir sonuca varmıştık: Forest Gump. Filmin başlangıcından itibaren hem kendi değerlerimizi hem de etrafımızdaki insanların değerlerini sorgulamıştık. Bu sırada cips ve patlamış kaseleri gelip gitmiş, kolalar sürekli tazelenmişti. Sağ yanımda Kyungsoo, sol yanımda Jongin vardı. Ortalarına oturmayı ben seçmemiştim ama sanki anne babasının arasında onlarla birlikte film izleyen küçük bir çocuk gibi oraya yerleştirilmiştim.
Filmin ortalarında kalktığımda bile kendi yerimi boş bulmuştum. Bitiminde ise geç olduğundan Jongin evine dönmek istemişti. Teyzem memlekete gittiğinden babası tekti ve ablaları da onun yanında kalamayacağından Jongin bakıyordu. Onunla birlikte vakit geçirmeyi özlediğinden uzun süredir bu fırsatı kollamıştı. Erkek erkeğe olmak istiyordu. Şimdi bunu tepemezdi ki zaten evimde yatacak yer de yoktu.
Kyungsoo zaten üçlü koltukta yatacaktı ki tekli koltuklarım hariç bir tek o vardı.
Jongin'i yolcu ettikten sonra sevgili arkadaşımın yanına oturdum. Onu sorgulamam gereken konular vardı ve kendisi de bunun farkındaydı. Tüm gece bunu beklemiştim.
"Anlat bakalım."
Bilmemezlikten geldi. "Neyi anlatayım?"
"Jongin ile aranızda neler dönüyor?"
Kaşlarını çatıp soruma şaşırmış gibi yaptı ama artık onu davranışlarının anlamını bilecek kadar iyi tanıyordum. Bu sahtekarlıklarına inanmayacaktım elbette.
"Neden bahsediyorsun Baekhyun?"
"Beni kandıramazsın Soo, aranızda bir şey dönüyor dükkana baktığınız günden beri."
Kyungsoo bakışlarını yere yatırdı. Önümde neredeyse kıvranıyordu ve bundan zevk almadığımı söyleyemeyecektim. Kyungsoo zor duruma düşecek biri değildi. Çoğunlukla her şeyin üstesinden gelir hatta diğer insanlara da yardım ederdi. Hiçbir zaman darda ya da arada kaldığını görmemiştim. Yine de Jongin konusundaki bu tavrının kaynağını bilmese de bu şekilde davranmaya bunca zaman devam etmesinin sebebini merak ediyordum.
Şimdi bir anda tüm tavrı ortadan kalkmıştı ve yalnızca dikkatimi daha çok çekmişti.
"O gün aslında birbirimizden o kadar da nefret etmediğimize karar verdik."
"Nasıl ulaştınız bu yüce düşünceye? Ben gittikten sonra vahiy mi indi?"
Kyungsoo koluma sertçe vurdu. Bu saçmalamam için bir işaretti. Aramızdaki beden dilinin en güçlü işaretiydi hatta. Kyungsoo genelde koluma vururdu ve ben de durmam gerektiği noktayı farkına varırdım. Derin bir nefes alıp konuya mantıklı bir bakış açısı getirmeye çalıştım o yüzden. Elbette aralarında daha fazla sıkıntı olmamasına sevinmiştim lakin bu ani tavrı anlamlandıramıyordum. Ne olmuş olabilirdi o gün?
"Detay verecek misin peki?" Israr edip onu konuşturmaya çalıştım.
"Anlatılacak çok fazla şey yok. Biraz yalnız kalınca kinimizin yersiz olduğunun farkına vardık. Hala anlaşamıyoruz bildiğin üzere ama artık eskisi kadar kızgın değiliz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennemin Başkenti // ChanBaek
FantasyBen Byun Baekhyun, Cehennem'in sessiz sakinlerinden biriyim. Aslında burası yalnızca yerin altı ancak burayı hep cehennem diye tasvir etmekten hoşlanıyoruz. Hayattayken bunu ben de yapardım ama ölünce işler epey değişiyor.