Hurdle

95 18 51
                                    

Jongin hayretler içerisinde bizi dinledikten sonra düşünme evresine geçmişti. Kafasında birçok soru olduğunu bildiğimden ilk önce onun yaşadıklarını anlatmasına izin vermiştim. Haberler bizim için pek iç açıcı değildi. Peşimizdelerdi ve yakalamalarına çok az kalmıştı. Bizim hakkımızda en ufak bir ipucu buldukları an sonumuz gelmiş demekti. Zaten en başından beri tavırlarımızla epey dikkat çekmiştik sarayda. Bir de kaleyi içten fethedip de benimle birlikte peşimden gelen bütün insanlar bunu daha da göze çarptırtıyordu.

Yine de Jongin'in Chanyeol'e karşı düşüncelerinin bir parça da olsa değişmiş olmasına sevinmiştim. Aklındaki o kötü ve gaddar kral imajı yıkılmış, yerine bazı şeylere zorunda bırakılan bir adam gelmişti. Ona acımıyordu bana en başından beri tembihlediği gibi lakin yumuşamıştı. Bu da kuzenim/verdiğim savaş ve Chanyeol arasında kalmamı kolaylaştırıyordu.

"Şimdi bana ağaç sizle konuştu diyorsun öyle mi?"

"Hiç sorma. Kafayı yiyecektik az kalsın." Sehun ona cevap verdiğinde Jongin de hepimizin bu işi garip gördüğünden emin olmuştu. Bir anormal ya da beklenmedik sürprizle karşılaşan o değildi.

"Ben konuşamazdım herhalde. Korkudan altıma falan ederdim."

"Ben zor tuttum ama Baekhyun biraz kaçırmış olabilir."

Sehun'un koluna sert bir yumruk geçirdiğimde vurduğum yeri tutup sızlanmaya başlamıştı. Saçmalamanın cezasıydı. İtiraz hakkı yoktu. "Bize verdiği bilgi çok kıymetli. Asayı ait olduğu yere götürmemiz gerek bence."

"Tabi asayı çaldık o ormana kadar koşmak kaldı sadece. Binlerce muhafız düşer peşimize." Sehun canı yanmasına rağmen çok çıkan sesiyle benimle atışmaya devam ediyordu. Beraber orman yolculuğu yaptıktan sonra biraz daha yakınlaşmıştık sanki. Onu dışladığımızı ya da bu işlerde tek başına olduğunu düşünmüş gibiydi önceden ama birlikte hareket ettiğimizde o soğukluk aradan çıkmıştı. Şimdiyse yerine gereksiz bir laubalilik vardı.

"Ben öyle düşünmüyorum. Chanyeol başkalarının bize saldırmasına izin vermez." Jongin'in fikri ikimizi de şaşırtmıştı, bıyık altından gülümsüyordum. "Kendi peşimize bizzat düşer ama asası bizde olduğu sürece zaten ne yapabilir ki?" Kaşlarını kaldırıp sırıttığında delice düşünceme onun da katıldığını görmek beni mutlu etmişti. Bir konuda hemfikir olabilmiştik sonunda.

Sehun ikimizin de ciddi olup olmadığını anlamak için yüzlerimizi tartıyordu ancak sonuna kadar ciddiydik, bu işi yapacaksak biz de gücün esiri olmamalıydık. Adalet yerini düzgün bir şekilde bulmalıydı. Böylece planımızın belki de son kısmı başladı. Sehun da Jongin de bütün tehlikelere karşı beni tek yollamalarına rağmen ilk defa yalnız olmamı istemiyorlardı. Seulgi'nin bana eşlik etmesi mantıklı bir seçenekti. Kılıcı vardı ve kullanmayı biliyordu.

Jongin o anı Kyungsoo'ya veda ederek geçirmek istediğini söyledi. Eğer başarılı olurlarsa ikisine ne olur bilemiyordu lakin başarısız olurlarsa da bir daha onu göremeyeceğinden emin gibiydi. İlişkileri ve ona duyduğu hisler düzgün bir vedayı hak ediyordu. Zaten acı içinde olan bir çocuğa daha fazlasını çektirmek istememişti.

Sehun ise ağacın yanında beni bekleyecekti. Aslında bir kılıç da onun alıp sarayın dışında beni beklemesini çok isterdim lakin orada daha yararlı olacağını, oraya kadar gelebilirlerse işi tamamen kendinin devralacağına söz verdi. Jongin her ne kadar eğer yakalanırsak sen oradan kaçarsın gibi bir imada bulunsa da ikimiz de sarışının bunu yapmayacağını biliyorduk. Sehun eğer yakalanırsak ağaçtan yardım isteyecekti çünkü bir şekilde onu sevdiğini düşünmüştü, altına kaçırma işini çabuk unutmuş gibiydi.

Cehennemin Başkenti // ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin