Kyungsoo elindeki kahveden aldığı aceleci yudumla birlikte bardağı kenara bırakırken klavyeye geri dönmüştü hızla. Yazısı üzerine çok çalışmıştı ve tamamen kendini konu üzerine doldurduktan sonra tek yapması gereken kelimelerin akışını izlemeseydi. Canı çalışmayı uzun zamandır bu kadar istememişti. Kafasını boşaltmanın başka bir yolunu bulamadığından kendini işinde bulmuştu.
Yaklaşık bin kelimeyi yazdıktan sonra yazıyı çoktan yarıladığını düşünüyordu. Epeydir uzun bir yazıyla içerik üretmemişti. Şimdi ise en iyi işlerinden biri olduğunu düşündüğü bir yazıyla çıkacaktı müdürünün karşısına. Fakat onun bu eğlencesi çok da uzun sürmemişti. Tam yazısına devam etmek üzereyken önüne aniden oturuveren çocukla kaşları havaya kalktı. Nereden bulmuştu kendisini?
"Benden saklanmaktan bıkmadın mı?"
"Sana da merhaba Jongin."
Esmer çocuk gözlerini devirdi. Gerçekten basit bir selamlaşmanın kavgasını etmeyecekti. Çok daha ciddi ve sinir bozucu şeyleri konuşmak için gelmişti. Bir süredir yakalamaya çalıştığı ancak nereye gitse ondan kaçan biriyle uğraşıyordu. Nedense onunla konuşmak sanki yıllardır yapmayı becerebildiği bir şey değilmiş gibi imkansız bir hale gelmişti.
"Neden kaçıyorsun?"
Neyden olmalıydı. Asıl sorunun yanlışlığı aslında Kyungsoo'yu üzüyordu. Jongin'in onun düşüncelerini anlayabilmesini beklemiyordu tabi ki. Sonuçta ona tek kelime bile anlatmamıştı lakin birlikte geçirdiği yılların bir ipucu olacağını ve bir şekilde ona ulaşmanın daha kolay olacağını sanmıştı. Belli ki yanılmıştı.
"Kaçmıyorum Jongin. Sadece seninle uğraşmak istemiyorum artık."
Bir bıçak saplandı küçüğün kalbine. "Ne yapıyormuşum ki? Uzun süredir seninle tartışmamak için çabalıyorum. Ne oldu da benden uzak durma kararı aldın?"
"Ben yalnızca..." Derin bir nefes aldı. "Artık ikimize de zarar veren bu ilişkiyi bitirme kararı aldım. Baekhyun ile ayrı ayrı takılabiliriz sonuçta."
Kaşlarını çattı esmer oğlan. Yüzü gerilmiş ve elleri terlemeye başlamıştı. Doğru duyduğundan emin değildi. "Ne yani artık benimle hiç konuşmayacak mısın?" Sesindeki titremeyi bir tek Kyungsoo duyamıyordu.
"Ne anlamı var ki? Konuşmuyoruz biz, sürekli tartışıyoruz."
Yorulmuştu Kyungsoo ve bunu ona anlatmak çok zordu. Bir süredir duygularını anlayamadığını fark ettiğinde ilk önce sorgulamaya başlamıştı. Sonrasında karşısına çıkan seçenekleri değerlendirip hislerinin en doğru tercümanını bulmuştu. Kendi bile anlamak için bu kadar çaba harcamışken Jongin'e anlatmak ölüm gibi olacaktı. Kendi başına anlayamaz mıydı?
"Ama biz ezelden beri böyle anlaşırız!" İsyan eden hatta mızmızlanan bu çocuğun anlayabileceğini düşünmek biraz komikti gerçi.
"Jongin lütfen. Daha fazla konuşmayalım."
"Konuşmuyoruz ki. Hep yaptığımız şeyi yapıyoruz sana göre. Biraz daha yapsak sorun olmaz bence."
"Nereye varmasını istiyorsun bu konuşmanın?" Kyungsoo ağlayacak gibiydi. Diğerinin üstüne gelmesi olayı daha kolaylaştırmıyordu. Tam tersine sadece sarılmak istiyordu esmer olana. İkisinin de birbirinin kollarına ihtiyacı olduğunu anlamak çok zor değildi. Yalnızca emin olamıyordu onun da bunu istediğine. Nasıl emin olacaktı ki daha önce tek kelime dahi etmemişken.
"Ben sadece beni bırakmamanı istiyorum Kyungsoo. Bu kadar mı zor?"
Kyungsoo'nun göğsüne bıçaklar saplanmıştı. Hayır zor değildi. Aslında tek istediği şey onunla birlikte olmaktı. Uzun süredir süre gelen bu kavgalarına bir son vermek ve asıl kaşıntılarının sebebinin başka bir şey olduğunu itiraf etmek istiyordu. Ona yıllarca nedensiz yere duyduğu kinin ondan bu kadar mahrum kalmak zorunda olduğunu söylemek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennemin Başkenti // ChanBaek
FantasíaBen Byun Baekhyun, Cehennem'in sessiz sakinlerinden biriyim. Aslında burası yalnızca yerin altı ancak burayı hep cehennem diye tasvir etmekten hoşlanıyoruz. Hayattayken bunu ben de yapardım ama ölünce işler epey değişiyor.