Shall We?

109 17 26
                                    

Son günlerde yüreğime vuran sızının acısını azaltmak için hazırladığım tatlımdan bir çatal aldım ve önümde şekilden şekle giren kuzenime baktım. Bana bir şeyler anlatmak için fazlasıyla heyecanlıydı, ben de onun hevesini kursağında bırakmak istemiyordum ancak şimdiden tahmin edebiliyordum neyden bahsedeceğini. Jongin dünyadayken de birçok kızdan hoşlanmış, birçok erkeğin yüreğini hoplatmıştı. Birileriyle birlikte olduğu zaman yüzüne vuran sıcaklık kalbinin yansımasıydı.

"Kyungsoo'ya itiraf ettim."

Elimi ağzıma götürüp şaşırmış gibi yaptım. "Bütün sırrımızı ifşa mı ettin? Kellemizi kopartmaya gelecekler!"

Jongin göz devirip bu tiyatromdan hiç etkilenmemiş bir biçimde bana baktı. Sehun olsa bana katılacağından emindim lakin hala araştırma yapma, bastonu çalmanın bir yollarını arama peşindeydi. Onun oyalanacağı bir sevgilisi olmadığından tüm ilgisini işine vermişti.

"Baekhyun çıkıp giderim şu odadan." Eliyle arkamda kalan kapıyı işaret ettiğimde omuz silkip tiramisumdan bir çatal daha aldım. Harbi iyi bir aşçıydım ben ya. "Onu üzdüğümü fark ettim, kendimi de üzüyormuşum. Daha fazla bir şeyleri saklamak istemedim."

"Aferin iyi yapmışsın. Zaten Kyungsoo'nun derbeder halini görmeye devam etseydim güzel bir kavga edebilirdik."

Başını sallayıp bana katıldı. Onun daha önce bu kadar yoğun duygular hissettiğini görmemiştim. Genç muhafız gerçekten kalbine hükmediyor olmalıydı ki yıllardır yaptığı planları bir kenara bırakıp yalnızca onun sevgisine odaklanır hale gelmişti. Ya da en azından ben öyle sanıyordum.

"Artık şu asayı kesin çalmamız gerek."

Konunun ani değişiminin şaşkınlığından elimdeki çatal düştü ve kulak tırmayalan bir 'çing' sesi çıkardı. Dişlerimi sıkarken o sese Jongin'in bakışlarındaki ciddiyet beni daha da hayrete sokmuştu. Daha az önce sevdiği adama kavuştuğunu söylememiş miydi? Burada bir şey mi kaçırıyordum?

"Hyung ona daha fazla yalan söyleyemem. Belli ki Chanyeol'ün yediği haltlardan bihaber. Ona kralın kötü biri olduğunu ve bizim aslında adaleti getirmeye çalıştığımızı gösterebilirsek bizim tarafımıza geçecektir. Ama bunun için ilk önce elimizde bir güç olması gerek. Asa şart."

Kafasında birbirine bağlı düşünceleri oluşturup bir plan yapmış gibiydi, sevdiği adamı kaybetmek değil kendi tarafımıza kazandırmak istiyordu ki bu çok güzeldi. Lakin benim sevdiğim adam hakkındaki düşüncelerimi ya da aklımdaki planı sorgulamıyordu. Başından beri sadece o gücü almayı tartışmıştık ancak onunla ne yapacağımıza dair tam bir planımız yoktu. Sonuçta Chanyeol'ü yok etmek gibi bir durum söz konusu değildi hem ahlaki açıdan hem de tanrılarla bir bağlantısı olduğunu düşünürsek.

Eğer onun ruhunu yok edersek biz de onun gibi olurduk.

Tabi şimdi ne kendime ne Jongin'e de yalan söylemenin bir anlamı yoktu. Tüm bu sebepler yeterince geçerliydi yine de asıl sebep değildi Chanyeol'ün yaşamasını istemem için. Ona duyduğum aşk, kalbimi attırış şekli ve şu zamana kadar birlikte yaşadığım her şey beni ona daha çok bağlamıştı. Saraya ilk gün adımını atan Baekhyun değildim artık. Ona karşı düşmanlığım devam ediyordu ancak buna nefret diyebilmem mümkün değildi. Hele ki hayat hikayesini dinledikten sonra.

"Jongin..." Sesimdeki serzeniş kafasında belki de çoktan soru işaretleri bulunduran şeylerin cevaplanmasına neden olmuştu.

"Chanyeol'ü yenmek istemiyorsun."

"Hayır!" Ellerimi iki yana doğru salladım. Yüzündeki hayal kırıklığı benim de yüreğimi parçalamıştı. "Onun gücünü almak ve kötü şeyler yapmasını engellemek istiyorum. Ama ona kötü bir şey yapmak ya da arkadaşlarını ona düşman etmek istemiyorum."

Cehennemin Başkenti // ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin