8 : Bölüm : Tehdit

404 287 44
                                    


Uyandıktan sonra Giellerin kılığına girip Agnes 'in odasına doğru ilerledim. Yemek yiyemediğim için karnım çok acıkmıştı. Yemeklerin tadı o kadar kötüydü ki.

Merdivenleri indiğimde koridorun fazlasıyla karışık olduğunu gördüm. Herkes koşturuyordu. Tam Agnes' in kapısının önüne geldiğimde aniden odasından çıkınca çarpıştık.

" Agnes n'oluyor," dedim endişeyle. Çok sinirli ve endişeli görünüyordu.

"Şimdi olmaz," deyip hızla koşturmaya başladı. Nereye gidiyordu?

Çevreden öğrenebileceğimi düşünüp gördüğüm ilk kişiyle konuşmaya başladım. Blolardan Lowell görünüyordu karşıda. Hemen yanına gidip söze karıştım.

" Lowell neler oluyor?" Biraz şaşırdı, onun hafızasında silinmiştim.

"İsmimi nereden biliyorsunuz," kimliğimi belli etmemeliydim. Ne kadar da dalgınım.

"Duydum. Sen Agnes 'le konuşurken. Boşver şimdi. Hadi söyle neler oluyor," dedim hala anlamıyordum ne olup bittiğini. 

"Bugün her şey kötü gidiyor. Yemekler kötü. Herkes çok sinirli ve bilmiyorum Agnes' i daha önce hiç bu kadar kötü görmemiştim o çok gergin," Lowell gerçekten üzgün görünüyordu.

"Anladım, her şey düzelecek," deyip omzunu sıvazladım.

"Biliyor musun sen Gieller arasındaki en nazik kişisin," dedi gülümseyerek.

"Teşekkür ederim. Ee… Ben artık gideyim. Görüşürüz."

"Görüşürüz." Dedi ve ikimizde uzaklaştık.

Agnes ' e ne olmuştu? Geçen gün de gördüğüm kadarıyla çok gergin ve düşünceliydi. O kadar çok ses vardı ki Mier' e geldiğimden beri yaşadığım en huzursuz ve kötü gün bugün olabilirdi. Hemen bir cam kenarına gidip etrafa bakınmaya başladım. Aşağısı sarayın içi kadar gürültülü değildi fakat hava tıpkı Rout'un dersindeki gibi karanlık sanki her an bir fırtına kopabilir gibi duruyordu. Sarayın içinde dolanıp Agnes'i bulmam gerekiyordu. Ona  yardım edebilirdim.

Kaç saat dolaştığımı bile bilmiyordum. Ayaklarım çok ağrımaya başlamıştı. Ama Agnes hala ortada yoktu. Kargaşa asla durmuyor hatta daha beter oluyordu. Daha fazla bu sese dayanamayacağımı bildiğim için kendimi saraydan dışarı attım. Hava giderek kötüleşiyordu. Eğer Agnes ortada yoksa ve her şey daha da kötüleşiyorsa benim bir şey yapmam gerekiyordu.

Bahçenin en tenha yerine geçip tıpkı balkonda yaptığım gibi şarkı söylemeye başlamalıydım.

Çok geçmeden sözlerini en iyi hatırladığım şarkıyı söylemeye başladım. Kaçıncı satır, kıta veya söz olduğunu bile hatırlamıyordum. Her şeyi akışına bıraktım gözlerim kapalıydı. Çok geçmeden nihayet şarkıyı söylemeyi bitirdiğimde kafamı gökyüzüne çevirip baktım. Fırtına havası ortadan kalkmıştı.

O kadar mutluydum ki. Ancak geçen sefer çok kısa süre sonra tekrar eski haline dönmüştü her yer. Bu sefer de öyle olabilirdi o yüzden derhal Agnes'i bulmam gerekiyordu.

Saraya tekrar döndüğümde Agnes kargaşanın içinde bağırarak bir şeyler söylüyordu. Yaklaştıkça sesi netleşti.

"Herkes sakin olsun! Herkes. Bugün uzun zamandır yaşamadığımız bir şey oldu ve Mier 'in huzuru açısından olumsuz şeyler yaşandı şimdilik bir neden belirtemem size," kalabalığın dinmiş sesi tekrar yükseldi .

"Bir neden belirtmek zorundasın," gibisinden isyanlar ediyorlardı.

"Susun," Agnes öyle bir bağırdı ki resmen kulağım sağır olacaktı. Bu sese karşılık kalabalığın çıtı bile çıkmıyordu artık. Nefes alışverişleri duyabiliyordum.

Aşırı yorulmuş yüzü çok güzel olmasına rağmen solgun ve gözleri şişmiş bir hale gelmişti Agnes. Derin bir nefes alıp tekrar konuşmaya başladı. Herkes pür dikkat onu dinliyor gözlerinin içine bakıyordu. "Şimdilik bir neden belirtmeyeceğim. Karşı çıkan cezalandırılır, söyleyeceklerim bu kadar. Herkes işine dönsün ," kalabalık yavaşça dağıldı. Fısıltılar halinde kendi aralarında konuşuyorlardı.

Kalabalığın dağıldığı sırada Agnes göz işaretiyle beni odasına çağırdı. Nihayet. Hızla odasına girdim.

" Agnes artık anlatacak mısın? Ne bu karmaşık? Neler oluyor," tahtına oturup elini alnına koyup masaj yaptı, başı ağrıyor gibi duruyordu.

"Çok kötü. Ah… Neler oldu bir bilsen, Deniz bugün ilginç bir şekilde her şeyin düzeni bozuldu. Bir an da. Üstelik işimin başındaydım ben. Anlamıyorum. Hiçbir sıkıntı yokken bir an da her şeyin bozulması…  Saçma. Ve kötü olan ne biliyor musun? Konsey üyeleri bunun bir tehtit olduğunu söylüyor. Hem de ciddi bir tehtit. Yani… Yani Zonal bir şeyler yapmış olabilir diye düşünüyor onlar. Ah, bilmiyorum. Mier halkı hiç hazır değil. Onlara bir neden bile belirtemedim. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Hiç," çok içten ve gerçekten üzgün bir şekilde söylemişti tüm bunları. Aslında ben de biraz korkmadım değil.

Zonal gerçekten böyle bir şey yapmış olabilir miydi?

" Agnes iyi değilsin. Dinlenmen gerekiyor. Hava fırtınalıydı ve sana yemin ederim yine şarkı söyledim ve düzeldi. Bana tüm bunlar ilk olduğunda hemen anlatmalıydın. Şu an bir tehtit altındayız ve olası bir saldırı da ben karşılık veremeyecek durumdayım. Hiçbir şey bilmiyorum Agnes, " onu ilk defa bu kadar çaresiz görmüştüm.

" Teşekkür ederim. Bensiz bile iyisin. Hava güzel görünüyor. Ve şu andan itibaren…  Benim öğrencimsin. Diğer dersler dışında sana asıl dersleri ben vereceğim. Hergün çalışacağız. Ama şu an dinlenmem gerekiyor, birkaç büyü ve güçlenirme çalışmaları yaptık. Çok zordu. Şu an herkes yemek yiyor. Enerjini toplamam lazım. Ben de biraz atıştırıp dinleniceğim. Seni çağırdığımda yanıma gel," her an yıkılacakmış gibi duruyordu.

" Tamam, " dedim sessizce.

Tam kapıdan çıkacakken " teşekkür ederim, " dedi tekrar. Gülümseyerek. Bende aynı şekilde karşılık verip yemekleri yediğimizi salona doğru ilerledim. Açlıktan ölecek gibi bir halim vardı. Yemek yedikten sonra bir de duş alıp dinlenmeyi istiyordum sadece.

Bugün zaten yeterince baskı altında kaldığımı düşünecek olursam Giellerin yanında yemek yemeyi midemin kaldıracağını sanmadığım için onlara nazaran çok daha samimi ve tabii işi gereği de enerjik olan Movların yanına gidecektim. Hızla kimlik değiştirip salona girdim.

Salona girdiğimde sadece ben değil herkes açlıktan ölüyor gibiydi. Tabağımı alıp Movların yanına oturdum. Sessizce yemek yiyorduk ki içlerinden biri söze karıştı.

"Bugün kötü bir gündü öyle değil mi Rass," dedi yanındaki arkadaşına.

"Evet, kesinlikle. İlk defa Agnes'ten azar işittim," dedi.

"Agnes işini yapmıyor mu acaba," bu haksızlıktı. Agnes bence sonuna kadar işini yapıyor ve Mier'i çok seviyordu.

" Agnes işini yapıyor," sesim biraz yükselmişti sanırım. Aniden bana döndü tüm bakışlar.

"Yani Mier'i yönetmek kolay değil ve bazen böyle şeyler olabilir değil mi," dedim biraz daha sakince.

"İsmin ne senin daha önce görmedim seni," dedi içlerinden kıvırcık saçlı olan.

" İsmim Lain. Yeni geldim," kategoriler arası bilgi verilmediği için aynı ismi kullanabiliyordum.

Tek tek hepsiyle tanışıp yemeğimi yedim. Çok nefisti her şey. Sonra da duş alıp balkona çıkıp oturdum. Hem Büyülü Sırlar Kitabı 'nı yazıyor hem de  etrafı izliyordum.

Son cümleyi de yazıp bahçeye baktım. Siyah kurt. Simsiyah bir kurt vardı aşağıda. Gözleri kıpkırmızıydı. Beni izliyordu. Göz göze geldikten bir saniye sonra ortadan kayboldu.

Bu neydi şimdi?


~ Sizce tüm bu olayların sebebi ne?
Zonal gerçekten gelecek mi? ~

MİER  (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin