14. Bölüm : Görev

235 165 158
                                    

~Keyifli okumalar dilerim ❤️~



Bolkandan çıkıp içeri girdiğimde çantamı çıkarıp masanın üstüne koydum. Çanta deriden olduğu için ağırlığı ve sertliği biraz omzumu acıtmıştı. Omzumu ovalayıp yatağın üstüne oturdum. Bir kaç saniye aynaya öylece bakıp bekledim.

Tekrar masanın yanına yaklaşıp çantanın içine bıraktığım parşömen kağıda baktım, ikinci malzeme için ; enerji topları yazıyordu.

Görev devam ediyor dedim kendi kendime. Taşlar olsa olsa Movlarda bulunurdu. Enerji kategorisi. Kimlik Değiştirip Movların kategorisine indim. Yolda Adnes'le karşılaşmaktan son anda kurtulmuş ve odanın yanına gelebilmiştim. Agnes'le karşılaşmak istemiyordum çünkü yeni bir yalan, yeni bir bahane oluşturmak benim için artık giderek zorlaşıyor ve taşıyamayacağım kadar ağır bir yük gibi geliyordu. O yüzden böylesi en iyisiydi.

Movların kategorisine geldiğimde çok fazla ilgi çekmeden enerji toplarını aramaya başladım. Bu kategoriye gelmeyi uzun zaman önce bırakmıştım. Muhtemelen beni unutmuşlardı. Yine de dikkat çekmemek benim adıma daha iyi olurdu.

Mov kürsünün başında bir işlerle ilgileniyordu. Oldukça yoğun ve önemli bir iş olmalıydı, yüz ifadesinden anladığım kadarıyla. Bunu fırsat bilip hızla masaları kontrol etmeye başladım. Tüm öğrenciler oldukça dağılmış görünüyordu. Mier'in enerji sorumlusu bu kategori olduğu için onlar Mier'de en yorulan kişilerdi. Enerji oluşturmak gerçekten zor ve sizi yoran bir işti.

Neredeyse tüm öğrencilerin uyuklaması işime gelmişti. Oda inanılmaz bir sessizliğe bürünmüştü. Neredeyse aldığım hızlı ve düzensiz nefesimi işitebiliyordum. Sanki de uyuyan bir çocuğu uyandırmamak için çabalayan bir anne gibi parmak uçlarıma yürümeye başladım. Bu tamamen refleks misali olmuştu. Bu halime kendi kendime gülüp masalara daha dikkatli bakmaya başladım.

Enerji taşları asla yoktu. Her tarafa bakmıştım. Hiçbir masada değildi. Acaba bu kategoride değil miydi, ama nasıl olur ki? Mov'un kürsüsüne yaklaştım. Hâlâ ona sorup sormamakta kararsızdım. Tam bu çelişkili düşüncelerim sırasında tek bakmadığım yerin kürsü olduğunu fark ettim. Buradaki kürsüler gerçekten kocaman oluyordu ve Mov'un kürsüsü bir sürü şişe ve dahasıyla doluydu.

Onu masadan uzaklaştırmam gerekiyordu.

"Efendim sizi şuradaki masadan çağırıyorlar, sanırım bir şeyi hatalı yaptılar," dediğimde neredeyse burnundan düşecek olan gözlüklerinin üstünden bana baktı.

"Hani nerede," kolumu uzatıp işaret parmağımla rastgele bir masayı işaret edip gitmesini bekledim. Asla gitmek ve işini yarım bırakmak istemese de yavaş adımlarla kürsüden ayrıldı. O gider gitmez kürsüye çıkıp üstünü inceledim. Üstünde şişelerden başka bir şey yoktu.

Kürsünün hemen arkasında ise bir kaç çekmece ve raf vardı. Raflara hızlıca göz gezdirip bakındığımda orda da olmadığını fark ettim. Sıra son umudum olan çekmecelerdeydi. İlk çekmece içi çeşitli tozlarla dolu paketleri barındırıyordu. İkinci çekmece ise… İşte bu. İki çeşit top vardı. İkisinden de birer tane elime alıp tam çantama atacakken "ne arıyorsunuz küçük hanım," dedi bir ses.

Arkam dönük olduğu için Mov'un geldiğini fark etmemiştim. Lanet olsun. Elimle taşları arkama gizleyip bir yandanda çantayı açmaya çalıştım.

"Efendim ben… Ben az önce küçük bir simge taşı düşürdüm de. Tam sizi çağıran kişiyi işaret ederken düştü. Burada olsa gerek," dedim kıvranırcasına. Hala çantayı açamamıştım.

"Beni kimse çağırmamış, ne karıştırıyorsun sen," evet olmuştu, nihayet iki topuda çantama koymuştum. Kürsüden inip uzaklaşan adımlarla "tamam efendim gidiyorum, çok da önemli bir şey değildi," deyip koşar adım uzaklaştım. Neyseki çok önemli işleri vardı yoksa bu kadar ucuz kurtulamazdım.

MİER  (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin