10. Bölüm: İç Savaş

344 258 93
                                    

~Merhabalar, nasılsınız?

Bölümü okurken oy vermeyi, yorum yapmayı ve üstteki şarkıyı açmayı unutmayın. Gerçekten huzur veren ve muhtemelen duyduğunuz bir şarkı. Deniz'in sorularına da sizlerin cevap yazmasını çok isterim, ona yardımcı olun çiçeklerimm ~


"Ben sadece başkalarıyla değil, kendi içimde de savaşıyorum."

Gözlerim fıldır fıldır dönüyor ve her yerde kurdu arıyordum. Liderin söylediklerini duymuyor gibiydim. Yalnızca lider konuşuyordu ama bir yandan da herkes bağırıyordu, herkes. Kurdu tekrar görüyor. Hayır, tekrar kaybediyordum.

Ortam kapkaranlık olmuştu. Bayılıyor muydum? Hayır, bilincim yerinde, gözlerim de açıktı. Yalnız her yer müthiş bir toz bulutuyla kaplı gibiydi, simsiyah bir toz bulutuyla. Boynumu biri sıkıyordu sanki, bu hisse yabancı değildim.

Aniden kapının kulak patlatacak derecede hızlı ve şiddetli açılma sesiyle irkildim. Agnes odaya girmişti. Beni kolumdan ve omzumdan tutarak hızla odadan çıktı. Hissediyordum ama sanki yokmuş gibiydim. Neler olduğunu hiç anlamıyordum.

Agnes 'in odasına geçince beni sarsmaya başladı.

"Deniz, Deniz kendine gel. Çabuk, çabuk ol," kendimi zorluyorum ama olmuyordu. Başım çatlayacak derecede çok ağrıyordu ve çok bitkindim. Yalnızca gözlerimi Agnes'e dikip onu dinlemeye baktım.

"Bak beni dinle, Zonal... Galiba Zonal geldi," sesi nefes nefeseydi. Ben ise onu dinliyordum ama şok geçirecek derecede olduğum için sadece dinliyordum. Beynim durmuş gibiydi.

"Bak korkma tamam mı, seni koruma altına almak lazım. Aman yarabbi az önce odada yaşananlar. Ah, ne yapacağım?" Odanın içinde dört dönüyordu.

"Z - Zonal mı geldi," yine kekeliyordum ama bu halime karşın yine de büyük başarıydı.

"Beklediğimden daha erken oldu, senin eğitimin bile yok ne yapacaksın. Ne yapacağız? İlk geldiğin günleri hatırlıyor musun, söz vermiştin, Mier'i kurtaracağına dair söz vermiştin. Sözünü tutacaksın değil mi?" Şu halde neye söz verdiğimi, ne yaptığımı ve yapacağımı bile bilmezken Agnes ne koşuyordu böyle?

" Tamam, sakinim," kendimi toplamak zorundaydım. Ayağı kalkıp konuşmaya başladım.

" Nereden anladın geldiğini? "

" Siyah bir kurt vardı, bu tehditlerden biri. Ve tüm o sisli hava. Senin halin..." Haklıydı tüm bunlar her şeyi açıklıyordu.

"Ben gidip tüm kategorileri bir araya toplayacağım böylece daha güvende oluruz beni burada bekle tamam mı," der demez odadan fırladı.

Buraya geldiğimden beri upuzun bir zaman geçmişti. Yani sanırım. Bildiğim, birkaç büyüden başka hiçbir şeyden ibaretti. Asla yeterli olmayan büyüler...

Birkaç upuzun gece ve gündüzün ardından...

Kaç gün geçti bilmiyorum. Ama çok olduğu belli. Zonal 'ın geldiğini düşündüğümüz ve tehdit altında olduğumuz günün ardından nihayet biraz toparlandık. Ama ikinci tehditi de almamıza rağmen hiçbir şey olmadı.

Birkaç güçlendirici büyü kalkan
çalışmalarından sonra eski yaşama geri dönmüştük. Bu süre zarfında bir sürü büyü öğrendim. Aynı zamanda spor yapmayı da ihmal etmiyordum. Yeterince güçlendikten sonra Blolarla birçok zorlu uygulamalara katıldım. Tıpkı bir asker veya polis gibi yetiştiriliyorduk. Tehlike altında olduğumuzda neler yapacağımı oldukça iyi öğrenmiştim. Tüm kategorilerin eğitimine katılmak yerine yalnızca ihtiyacım olan kara büyü ve Blolar'dan eğitim almaya başladım.

Vakit oldukça da Agnes 'ten özel bir kaç ders alıyordum. Büyülü Sırlar Kitabı'nı her daim doldurmaya devam ettim. Yapmak zorundaydım çünkü asla beni rahat bırakmıyordu.

Akşam olunca büyük salona geçtim. Herkes oradaydı, hatta Agnes bile, toplu bir yemek töreni düzenlenmişti. Agnes kürsüye çıkıp konuşmaya başladı. Upuzun bir elbise giymiş beyaz sarı arası saçlarını topuz yapmıştı. Saçları uzun olduğu için topuzu kocamandı.

"Sevgili Mier halkı hepinize iyi akşamlar. Öncelikle biliyorsunuz ki Mier büyük tehlikeler altında iki kez tehdit altında kaldık ve tanrıya şükür hiçbir şey olmadı. Fakat maalesef ki bu olmayacağı anlamına da gelmiyor. Hala tehlikedeyiz. Her daim tetikte olmanızı istiyorum. Ve son toplu yemekleri daha sık yapmayı planladığımı söylemeliyim. Herkese afiyet olsun," kürsüden indikten sonra o da baş köşeye kuruldu ve güzel bir ziyafet çektik.

Toplu yemeklerin ardından bahçeye çıkıp şarkı söylüyordum. Hatta boş kaldığım her an. Kendi bestelerimi bile yapmıştım. Yemekten sonra yine bahçeye çıkıp biraz şarkı söyledim, biraz dolaştım. Bu bana çok iyi geliyordu. Aynı zamanda gökyüzü düzene giriyordu bu şekilde.

Acaba ne yapacağım düşüncesi, hep kafamdaydı. İlk geldiğim zamanın ardından kendimi fazlaca geliştirmiştim ama yeter miydi ki?

Sanki tüm oksijeni içime çekiyormuş gibi nefes aldım, çok derinden. Tüm bu olanlar akli dengemi bozuyordu. Acaba deliriyor muydum? Acaba bir rüyada mıydım? Hiçbir şey gerçek gelmiyordu. Sanki tek bir dokunuşumda kül olacak gibi bir hali vardı, buranın.

Ama bir yandan da buraya alışmış gibiydim. İnsan doğası gereği adapte oluyordu tabii. Peki ya şu soru. Ben insan mıydım? Gerçek miydim?

~Evet arkadaşlar Zonal 'ın gelmesini aşırı derece istediğim için  iple çekip bölümleri yazıyorum. Deniz biraz daha fazla bir şeyleri sorgulamaya başladı. Özellikle kendi ile ilgili. Bölümü nasıl bulduğunuzu yazmayı unutmayın canlarımm. Hepinizi çok seviyorum. Gelecek bölümde görüşmek üzere. ~

MİER  (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin