11. Bölüm : Siyah Köşk

332 232 57
                                    


~Çiçeklerim yorum yapmayı ve oy atmayı unutmayın. Keyifli okumalar... ~

"Karşımdakini yok edebilecek güçlere sahibim."

Daldığım düşüncelerle fark etmeden sarayın bahçesinin biraz dışına çıkmıştım. Geldiğimden beri hiçbir yeri gezmemiştim. Ve aslında çok da merak ediyordum. Saray dışındaki ortamı.

Tüm bu merakım beni daha çok ilerletti. Sarayın dışındaki yerlerde ilk olarak hiçbir bitki görmedim, sanki çöl gibiydi. Biraz ilerleyince bitkiler çoğaldı. Çimenlerin kenarları süslediği çok güzel taştan bir yol vardı. Sağa sola sapmadığım için kolayca yolu bulabilirim diye düşünüyordum.

Henüz güneş batmamıştı ama birazdan her yer karanlık olurdu. Eskiden yetimhanede kaldığım günlerde de geceleri dışarı çıkmayı çok isterdim. Hatta bir gün bunu denedim. Simsiyah giyinmem gerekiyordu. Siyah kapşonlu hırkamı giyip altına da siyah pantolonumu giymiştim. Küçük de bir sırt çantası hazırlamıştım. Sanıyorum içinde bir fener, bir kutu içecek, bir paket bisküviden başka bir şey yoktu.

Önce odadan çıkmam gerekiyordu. Saat çoktan 23.30 olmuştu bile. Herkes uyuyordu. Rüya ve Efsun'u uyandırmadan sessizce odadan çıkmayı başarmıştım. Yetimhanenin sadece çıkış panellerinin gösterildiği yeşil ışıkları yanıyordu. Biraz loş bir ortamda olsa yine de feneri yakmadım. Merdivenleri aşağı indiğimde pencereye baktım. Girişteki pencereler yere oldukça yakındı. Camı açıp atlayacaktım.

Yere düşerken biraz canım acısada başarmıştım. Şansıma güvenlikte uyuyordu. Dış kapının yanına geldiğimde elbetteki kilitliydi. Tırmanacaktım. Kapı o kadar büyüktü ki önce nasıl yapacağımı bilemedim. Ama dışarı çıkmayı binevi hapishane olarak gördüğüm bu yerden birkaç saatliğine uzaklaşmayı çok istiyordum.

Tırmanmaya başladım. Çok zor olmadı. Şu an düşünüyorum da herhalde güçlerimin etkisiydi. Tam karşıya geçeceğim sırada. Güvenlik uyandı. İnanabiliyor musunuz? Yalnızca bir dakika sonra karşıya geçecektim ama uyandı.

"Kimsin sen," diye bağırdı. Sesi gerçekten gürdü. Üstelik beş adamı tek başına indirecek cüsseye sahip olmasına rağmen eline bir de sopa almıştı.

"Selim amca dur benim, " hırsız sanıp bana zarar vermesinden korktuğum için konuşmaktan başka çarem yoktu.

"Kızım ne yapıyorsun orada,insene," zorlukla dönüp aşağı indim.

Sokak lambasının yüzüme vurduğu ışıkta beni fark edip "Deniz sen çıldırdı mı, kaçmak da ne demek, ne oluyorsun kızım, ya sana bir şey olsaydı," biraz utanmış bir ifadeyle yüzüne bile bakamadan konuşmaya başladım.

"Sadece biraz uzaklaşmak istedim," dedim.

"Aman yarabbim iyi ki gördüm," biraz korkmuş gibi görünüyordu.

"Filiz Hanım 'a söylemezsin değil mi Selim Amca?" endişeli bakışlar arasında cevabını merakla bekliyordum.

"Kızım yapamam. Filiz Hanım'ı biliyorsun. Her sabah kontrol eder güvenlik kameralarını," şimdi ayvayı yemiştim.

"Lütfen. Kayıtları silemez misin," başını iki yana sallayıp konuşmaya başladı.

"Yapamam. İşimi tehlikeye atmış olurum. Geçindirmem gereken bir ailem var, durumları biliyorsun," Selim Amca'nın iki çocuğu ve bir de hasta karısı vardı. Zavallı adam hem çalışıyor hem de tüm evle ilgileniyordu. Üstelik tüm bu hastalık masraflarını karşılamak için borca bile girmişti.

" Özür dilerim. Bunu senden isteyemem, gerçekten çok bencil hissediyorum kendimi, yarın olacaklardan bizzat sorumluyum," suçumu kabul etmekten başka çarem yoktu.

MİER  (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin