Pazartesi derslerler biter bitmez üst kata çıktım. O kadar yorulmuştum ki bi an önce odama gidip kendimi yatağın üstüne attım biraz kendime geldikten sonra üstümü değiştirip bir şeyler atıştırdım.Küçüklüğümden beri benimle kimse anlaşamaz, yanıma yaklaşmak istemezdi kimse ve ben nedenini asla anlayamazdım. Çoğunlukla bir çok kişi arkamdan Deniz'in yanına gittiğimde kendimi sıfır derecenin altında bir yerdeyim gibi hissediyorum ne kadar mutlu olsamda onun yanına gidince birden duygularım değişiyor dengem bozuluyor diyorlardı. Çok mu soğuktum. Halbuki bana öyle davranmasalar dünyanın en sıcakkanlı insanıyımdır.
En azından Efsun ve Rüya bana onlar gibi davranmıyor eh en nihayetinde pek de samimi sayılmayız. Onlar ise benim için seni çok seviyoruz fakat ne zaman seninle konuşmaya çalışsak aynı soğukluğu biz de hissediyoruz diyorlar.
Ve evet, yetimhane yurdunda kalıyorsanız odanızı paylaşmak zorundasınız. Ama neyse ki oda arkadaşlarım Efsun ve Rüya şu an muhtemelen kütüphanedeydi . Bu benim için mükemmel bir lütuftu çünkü ses yoktu. İkiside daima anlaşamaz ama birbiriyle de asla küsmezlerdi. Ayrılmaz ikili gibiydiler. Ben ise yalnızım hep yalnızdım doğduğumdan bir saat sonra yalnızdım diğer tüm yaşlarımda da yalnızdım ve yalnızlık beni sesizleştirmişti de o yüzden tam bir huzur insanıyımdır, bağırtı çağırtıya hiç tahammülüm yoktur.
Böyle düşünüp mutlulukla tebessüm ederken masaya geçip bilgisayarı açtım sosyal medyada biraz dolaşmaya başladım. Normalde bu yasaktı fakat ben dahil buradaki herkesin bir hesabı olduğundan emindim ama internet sürekli donuyor benim sinirlerimi bozuyordu. Muhtemelen Müdire Hanım yine pintilik etmiş faturayı ödememişti. İnternetin çekmemesine kızarken birden bir şey oldu. Bir soğukluk hissettim ellerim buz kesti içimi bir ürperti kapladı. Ne oluyordu? Başımı inanılmaz bir ağrı tutmuş bırakmıyordu. Sanki bir halatla başımı sıkıyorlardı kafamı kemiren bir ağrı vardı. Bense hala kendimi internete odaklamaya çalışıyordum, bütün bu olanları görmezden gelerek. Soğukluk ve baş ağrısı giderek artıyor hatta yerini ara ara heyecana bırakıyordu kalbim saatlerce koşmuş bir atletinkinden farksızdı küt küt atıyordu. Tam ayağa kalkmış su içmeye yeltenirken yere düştüm. Sonrası hatırlamıyorum. Bayılmışım... Gözümü hastahanede açtığımda Yetimhane müdürü Filiz Hanım ve sınıf öğretmenimiz Asu Hoca da gelmiş olduğunu gördüm .
Neden bayılmıştım?
O soğukluk ve ürperti neydi?
Birden kalbimin yerinden çıkacakmışcasına atmasına sebebiyet veren neydi?Bütün bu sorular kafamı kurcalarken doktor geldi. İnanılmaz derecede tahammül edemeyeceğim sorularla benim sabrımı sınıyordu sanki. Baştan savma cevaplar vererek son dakika kalbimin sıkıştığını ve sonrasını hatırlamadığımı belirttim. Yalnız kalmak istiyordum, yalnız kalıp düşünmem gerekti. Tüm bunlar çok karmaşıktı. Düşünmek beni içten içe yıpratıyordu sanki düşündükçe kafamda o an canlanıyor ve yine aynı şeyleri hissediyor gibi oluyordum o yüzden buna bir son verdim.
Filiz Hanım ve öğretmenim doktordan izin alıp odaya girmişlerdi. Öğretmenim üzülmüş görünüyordu oysa Müdire Hanım kaşlarını çatmış oldukça düşünceli bir biçimde beni baştan aşağı süzüyordu. Bayılmamla ilgili kafasında binbir türlü senaryo uydurduğundan adım gibi emindim. Uzun boylu ve kiloluydu yeşil sarı arası göz rengi simsiyah saçlarıyla fazlasıyla korkutucu gözüküyordu. İri yarı bir yapısı olduğu için kimse ona karşı gelmeye çalışamazdı. Yaklaşık 20 yıldır görev yapıyordu ve neredeyse her hafta onun odasına gidip ceza yiyordum. Bana asla tahammül edemezdi sürekli başımı belaya soktuğum için beni azarlar, cezalandırırdı. Oysa ben değil, bela bana musallat oluyordu. Benden her zaman nefret ettiğini düşünürdüm muhtemelen görev gereği gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİER (Tamamlandı)
FantasíaSu kadar berrak, dalga kadar dengesiz, kumsal kadar huzurlu ve deniz kadar sonsuz" yazıyormuş. Deniz... Ben Deniz.