2. Bölüm : Dalga, Yin Yang, Kitap

939 458 120
                                    


Küçük tohum önce toprağa atıldı. Kim atmıştı? Bilinmez... Yağmur yağdı kaçamadı. Rüzgar esti korunamadı. Sonra tohum yeşerdi. Sonra tohum filizlendi. Sonra tohum büyüdü. Sonra tohum uzadı. Sonra... Sonra ne mi oldu?

Eski parşömen kağıda okaklandım resimleri tek tek incelemem gerekiyordu. Tekrar incelemeye başladım. Tekrar ve tekrar...

İlk resim dalgaya benziyordu. İkinci resim yuvarlak içinde bulunan beyaz ve siyah renklerde bir sembolü içinde iki tane nokta vardı. Üçüncüsü ise bir kitap resmiydi simsiyah renkte bir kitaba benziyordu.

Sembollere iyice ne oldukları hakkında fikir yürüttükten sonra parşömene uzandım. Burdan bir an önce çıkmak istiyordum fakat parşomene dokunur dokunmaz elimde kül oldu, toz olup uçtu sanki. Korkudan ne yapacağımı şaşırıyordum zar zor odadan çıkıp tekrar spor salonuna attım kendimi, herkes oyunlar oynuyor eğleniyordu. Bir ruh misali bende boş bulduğum bir sandalyeye oturdum. Tek kalmak istemiyordum.

Bedenim yine zayıflamaya başlamıştı kendimi o kadar bitkin hissediyordum ki. Beynim hala olayların karmaşası içerisindeydi. Anlam veremiyordum tüm bu olanların bir açıklaması olmalı ve ben açıklamasını yapamıyorum. Birine de anlatamam bana elbetteki deli muamelesi yaparlar. Sandalyede oturup biraz dinlendikten sonra nihayet kendime gelmiştim. Az önce yaşadıklarım çok normalmiş gibi sanki hiçbir şey olmamış gibi şimdi sakinleşmiştim . Korkum ve hayret dolu bakışlarım yerini meraka bırakmıştı. Ben asla sakin bir insan değilimdir her şeye fazlasıyla tepki veririm ve bu sakinlik bile bana benden tuhaf geliyor. Ben, ben değilmişim gibi...

Beden dersi zil sesiyle beraber sona ermişti ve topluca eşofmanlarımızı değiştirmeye gitmiştik. Hala bulduğum kütüphaneyi düşünüyordum. Kapı hala orada duruyor muydu acaba ? Daha fazla düşünmeden soyunma odasından çıkıp tekrar spor salonuna doğru ilerlemeye başladım. Merdivenden hızlı adımlarla ilerliyordum ki yeni gelen öğretmenimizden Hayati hocayla karşılaştım. Selam vermeden oradan uzaklaşmak istiyordum ama önce davranan öğretmenim olmuştu.

"Deniz nasılsın? " yüzünde yine o endişeli ifade vardı benim için üzülüyor gibiydi.

"İyiyim hocam teşekkürler siz nasılsınız? "

" Bende iyiyim beden dersiniz az önce bitti diye biliyordum aşağı inmemen gerek Müdire Hanımı bilirsin." Filiz hanımın gazabına uğramış gibi bir hali vardı. Bu benim biraz gülümsememe neden olmuştu. Müdire Hanım'ın o sinirli görüntüsünü ve tahammülsüz hallerini düşündükçe gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

" Şey... Ben...Ben aslında unuttum. Yani ders bitmiş yeni fark ediyorum tekrar teşekkür ederim hocam ben artık odama gitsem iyi olacak." Dilim dolanmıştı ama son anda toparlamıştım. Ardından hızlıca alaycı bir ifadeyle." Ee ne de olsa Müdire Hanım'ı bilirsiniz." kafasına omzuna yatırıp bana baktı ikimizde gülümsedik, hızlıca merdivenleri çıktım ve odama gittim.
Odama girdiğimde Efsun ve Rüya kafa kafaya vermiş aşk acılarını birbiriyle paylaşıyorlardı.

"Rahatsız olmayın ben kulaklığımı takıp video izleyeceğim"

Kulaklığımı çoktan takmıştım. Sosyal medyada dolaşmayı çok seviyorum. Her gün mutlaka bir şeyler okur videolar izlerim. Bugün de aynı şekilde telefonu elime alıp dolaşmaya başladım. Dünyada yine komik şeyler yaşanmıştı . Sonra ilginç bir şey oldu. Videoların birinde bir resim gördüm eski parşömen kağıttaki ikinci resimi düşündüm yuvarlak içinde bulunan beyaz ve siyah renklerde bir resimdi ve içinde iki tane nokta vardı. Bu resmi her yerde görüyordum zaten, nasıl daha önce fark edemem.

Bu resimlerin mutlaka bir anlam ifade etmesi gerekiyordu ama bunun anlamı neydi. Düşünmek için resmen bütün beyin hücrelerimi kullanmıştım. İnternette sembolü arattıktan sonra isminin yin yang olduğunu öğrendim anlamı ise aydınlık ve karanlık arasındaki denge demekti. İkinci sembol dengeyi temsil ediyordu. Aniden gelen sevinç ve şaşkınlık karşısında yatağımda doğrulup zıplamaya başlarken resmen mutluluktan havalara uçacaktım. Kızlar benim bu halime hayretle bakarken. "Şey... Sadece şarkı dinliyordum. " pek umaursamayıp tekrar aşk acılarını anlatmaya devam ettiler. Küçüklükten beri hep mitolojik olaylara inanır sihrin ve büyünün gücünü daima benimseyerek yaşardım. Çizgi filmlerde gördüğüm birbirinden enteresan olayları izler izler ardından aynı şekilde oyunlar oynardım. Hep süper kahramanlara çok imrenir ve ilerde benim de onlar gibi sihir güçlerim olduğunu düşünürdüm çocuk aklıyla yaptığım bazı saçmalıklardı elbette. Fakat şuan gerçekten böyle bir şey olabilir mi, diyorum kendi kendime. İçimden ikinciyi hallettik diye söyledim.

MİER  (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin