"One Direction-Spaces"
Kafamı sağa sola çevirip etrafı yokladım.Chlöe ile göz göze gelince gözünü kırpmadan ne yapacağıma baktı.Kafamı duvardaki işlemelere çevirip hançere tekrar baktım.Cebime uzanıp telefonu çıkardım ve resmini çektim.
"Bayanlar ..." Gelen ses ile telefonu cebime sıkıştırıp arkamı döndüm.
"Sanırım hoşunuza gitti..." elini kaldırarak arkamdaki motifleri işaret etti.Demekki birileri masadan kalktığımızı farketmiş.Kendi düşüncelerime dalmışken,ayakkabıları ile çıkardığı ses kendime gelmemi sağladı.
"Artık gitme vakti,sizi bekliyorlar..." elini nazikçe kaldırıp kapıyı gösterdi.Yavaş adımlarla kapıya ulaştım ve arkama bakmadan binadan çıktım.Soluk soluğa arabaya bindiğimde neden heyecanlandığımı düşündüm.Muhtemelen Chlöe'nin söyledikleri yüzünden.Başka neden heyecanlanayımki ? Bir resim çektim diye kızmazlardı herhalde.Yanımdaki kapı kapandığında başımı kaldırıp kızıl kafa ile karşı karşıya geldim.
"Bunu seninle evde konuşacağız..."
"Neyi konuşacaksınız ?" babam ön koltuktan cevap verirken bir düşündüm.
"Akademi ile ilgili bu ara çok boşladık."
"Sanırım daha çok boşlayacak..." Cümleyi kafamda tekrar ederek kavramaya çalıştım.
"Boşlayacakmı ? Bu ne demek ? " Kafamı ön koltuktan çevirerek Chlöe'ye odaklandım.
"İş meselesi." Tedirgince söylediği kelimeler kötü şeyler hissetmemi sağladı.
"Biliyorsunki,o artık bir Vampir,Kampa gönderilicek."
"Kampa gönderilecek ve ben yeni öğreniyorum." Bıkkın bir şekilde cevapladım.
"Zaten alıştım,bana hiçbirşey anlatılmıyor."
"Yapma böyle geri geleceğim..." Chlöe samimiyetle cevap verdiğinde inanmak istedim,ama içimdeki lanet dürtüler bunu engelliyordu.
***
Saçımın kuruma işi bittikten sonra,saçımla uğraşmaktan yorulmuş olan ellerimi serbest bıraktım ve sırt üstü yatağa uzandım.O gece ormanda yaşananlar ve Chlöe'nin söylediklerinin birbiriyle ilişkisi olmalı.Gördüğüm her şey çok gerçekçiydi,hançeri bulmam dahi.Son cümleyi kafamda tekrar ederek düşüncelerimdeki büyük boşluğun dolmasını bekledim.Birden yataktan fırlayıp hançerin nerede olabileceğini düşünmeye çalıştım.Kafama dank ettiğinde,Zayn'ın ayaklarına fırlattığımı hatırladım.Hançeri almam içinde Zayn'ın evine gitmem gerekiyordu.Üstüme birkaç şey geçirdikten sonra yola çıktım.
Evin kapısına ulaştığımda tedirgince zile bastım.Uzun süreli bir bekleyişten sonra bir ses gelmeyince tekrar bastım.Yine kapı açılmayınca bir iki adım geriledim.Arka bahçeye doğru yol aldım.Bahçeye geldiğimde çığlık sesleri kullağımı doldurdu.Harry acı ile elini tutuyordu.Hızlıca yaklaşıp eline baktım.Sanki elini aside batırmış gibi yanmıştı.
"Bu nasıl oldu ? " Sorduğum soruya karşılık acı ile cevap verdi.
"Havuzdaki su ile oynuyordum." Elini tutup yüzüme yaklştırdım ve dikkatlice baktım.Onlar Vampir,asit olsa canları yanmaz canlarını yakabilecek tek şey ...
- "Seni uyarmıştım Zayn !" Ağzının ucundan kaçırdığı kısık sesli küfürler gülümsememi sağlıyordu.Elini biraz daha çekiştirip kucağıma yerleştirdim.
"Bu lanet şeyler çok acıtıyor,anlamıyorum Angel canımı nasıl acıtabiliyor bu taş parçaları ?" kıkırdayıp Zayn'in yüzüne uzunca baktım.Ciddi bir ifadeye bürünmüş,sağ avucuna batıp kanamaya sebep olan mavi Aquamarine parçalarına bakıyordu.
"Ölümsüz olman canının yanmayacağı anlamına gelmiyor bay Malik.Normal bir insan olsaydın çoktan ölmüştün."
"Taş" Tahmin ettiğimden daha yüksek bir sesle karşılık verdiğimde bahçedeki diğer insanlarıda görme fırsatım olmuştu.Louis,Liam ve Niall meraklı gözlerle bir Harry'nin eline birde bana bakıyorlardı.Biraz kafamı kaldırıp evin kapısındaki bedene baktım.Merak ettiğini biliyordum ama mesafesini koruyordu.Havuza yaklaşıp dizlerimin üstüne çöktüm.Suya uzandım ve parmaklarımı suda gezdirdim.
"Ne yapıyorsun ?" Niall endişe ile omzumu tuttup beni geri çekmeye çalıştı.Elimi suya değdirdiğim an buhar oluştu.Elimi sudan çıkartıp derime baktım.Hiçbir yanma izi yoktu.Ayağa kalkıp havuzdan uzaklaştım.Ayakkabımı,hırkamı çıkarıp yere attım.Arka cebime sıkıştırdığım telefonu çıkararak hırkanın üstüne attım.
"Bunu yapacağını söyleme..." Harry endişeli bir sesle konuştuğunda ölümsüzün omu benmi olduğunu bir an kavrayamadım.Tek bir hareketle kendimi soğuk suda buldum.Dibe doğru yüzerek taşın nerede olduğunu görmeye çalıştım.Sağıma soluma bakarak birşeyler görmeye çalıştım.Daha dibe yüzerek zeminden destek aldım.Parlak birşey gözüme iliştiğinde bunun "Aquamarine" olduğunu kavradım.Suya etki eden tek taş.Tek olmasına rağmen bir okyanusu dahi zehirleyebilir.Elimle taşı kavrayıp,hançeri görmeye çalıştım.Nefesimin yetmiyeceğini farkettiğimde sudan çıktım.Kafam ve omzumun bir kısmı suyun dışında kaldığında derin bir nefes aldım.Kıyıya yaklaşarak elimdeki taşı havuzun kenarına bıraktım.Başımı kaldırmam ile bir çift bacak ile karşılaştım.Havuzun kenarından destek alarak havuzdan çıktım ve ayaklarımın üstünde durdum.Kafamı kaldırarak bacakların sahibi ile göz göze geldim.Hiçbir duygu barındırmıyordu.Daha fazla bakamayacağımı düşündüğüm için kafamı yere eğdim.Eğmem ile birlikte elinde tuttuğu havlu dikkatimi çekti.Elini hafifçe öne doğru tutarak havluyu bana uzattı.Tereddüt etmeden havluyu elinden aldım.Havlu elini terk eder etmez iki adım geriledi.Havluyu açıp bedenimi kuruluycaktımki havlunun arasından çıkan hançer durmamı sağladı.Yere eğilip taşı aldım ve hızlıca yerdeki eşyalarıma uzandım.Onlarıda kavradıktan sonra hılzıca bahçeden çıktım.Evi atlattıktan sonra banklarınn birine oturdum ve düşündüm.
"Eğer o hançer buysa,hançerlenen Vampir kimdi ? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
True Blood
FanfictionSonsuza kadar yaşayabildiğinde ne için yaşarsın? Birinin Ölümünün senin elinden olması nasıl olurdu,Kanlı ve acı dolu bir ölüm ? Baska bir son daha. Günün ne kadar mükemmel oldugunun önemi yok her zaman sona ermek zorunda.