4 yıl önce, Na Jaemin;
"Burası neresi?"
Babam ruhsuz gözleriyle binaya baktı. Onun bu bakışları beni ürkütüyor.
"Hoşgeldiniz. Valizi ben alayım."
Tombul bir adam babamın elindeki valizimi eline aldığında bazı şeyler kafamda oturmaya başladı. Gözlerimi hayal kırıklığıyla babama çevirdim. Babam gözlerini asla bana çevirmedi.
"Hadi, odana gidelim Jaemin."
Adam omuzlarımdan tutup beni binaya götürürken tek yaptığım hayal kırıklığı dolu bakışlarımla babama bakmaktı. Ona söylemek istediğim çok şey vardı fakat hiç biri ağzımdan çıkmadı. Hepsi içimde kaldı.
'Beni bırakma.'
En çok haykırmak istediğim söz buydu ama tek yaptığım dolu gözlerimle odama ilerlemek oldu.
~~~~~~~~~
Yalnızlık. Yalnızlık içinde oturmaktan başka bir şey yapmıyordum. Bazen delirecek gibi hissediyorum.
"Babam geldi, ben gidiyorum çocuklar. Görüşürüz."
Dışarıdan gelen sesle yatağımdan kalkıp açık olan pencereye ilerledim. Dışarı baktığımda burada kalan çocuklardan birinin babasının arabasına bindiğini gördüm. Bunu yapan tek kişi o değildi. Bir sürü kişi yurttan çıkıyordu.
Kapıya ilerleyip açtıktan sonra yurt yöneticisinin odasına gittim.
"Oh Jaemin, hosgeldin. Bir sorun mu var?"
Dudaklarımı ısırıp başımı yere doğru eğdim.
"Herkes tatil olduğu için eve gidiyor. Bende gidebilir miyim?"
Tombul adam tereddütle beni süzdükten sonra eliyle masasının önündeki koltuğu işaret etti.
"Sen otur ben babanı arayıp seni alıp alamayacağını sorayım."
Adamın lafını dinleyip koltuğa oturup başım eğik bir şekilde gözlerimi etrafta gezdirdim. Adam telefonunu çıkarıp birkaç kere babamı çaldırdı. Sonunda telefon açılmıştı ve adam konuşmaya başladı
Gözlerim karşıdaki dolapta duran fotoğrafa takıldı. Adam, karısı ve kızı mutlu bir şekilde fotoğraf çekinmişlerdi. Gerçek bir aile gibi.
"Anladım, iyi günler."
Adam telefonu kapattığında merakla gözlerimi ona çevirdim. Adam telefonunu masaya bıraktıktan sonra üzgün bakışlarını bana çevirdi.
"Üzgünüm Jaemin."
~~~~~~~~~~~
Boş odaya terk edileli bir haftayı geçmişti. Oda üzerime üzerime gelirken kendimi çok daha yalnız hissediyordum. Yatağımda bacaklarımı kendime çekmiş sessizce ağlıyordum.
Boş odada sessiz hıçkırıklarım yankılanırken kendimi hiç olmadığı kadar boşlukta hissediyorum. Ne gidecek bir yerim ne de konuşacak biri var. Boş odada benden başka kimse yok.
'Lee Jeno!'
Kulaklarımda bir isim yankılandığında duraksadım. Bu isim çok tanıdık geliyor.
'Şimdi ayrılsak bile bir gün tekrar bir araya geleceğiz Na Jaemin! Söz veriyorum!'
Kimsin? Lee Jeno. Neden ismin bu kadar tanıdık?
"Beni hatırlamıyor musun, Na Jaemin?"
Bir ses duymamla gözlerim şaşkınca kocaman oldu. Yavaşça doğrulup arkamı döndüm. Benim yaşlarımda kumral bir çocuk ifadesiz suratıyla bana bakıyordu.
"Sen-"
"Ben senin oluşturduğun bir hayal ürünüyüm. Aynı zamanda senin çocukluk aşkınım."
'Bir gün Jeno'ya onu sevdiğimi kesinlikle söyleyeceğim.'
Kulağımda küçük Jaemin'in sesi yankılandığında yatağımdan kalkıp titrek adımlarla odanın ortasında dikilen Jeno'ya yaklaştım.
"Sen, sen o Jeno musun?"
Elimi yavaşça kaldırıp yanağının üzerine koydum. Jeno gerçek gibi hissettirmiyordu.
"Artık yalnız olmayacaksın Jaemin. Bundan sonra ben yanında olacağım."
Jeno'nun bu sözünün ardından dizlerimin üzerine çöküp hıçkırarak ağlamaya başladım. Jeno'nun yanımda olması ne kadar yalnız olduğumu fark ettirmişti. Sanırım sonunda gerçekten delirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stay With Me ❆ Nomin
Short Story"Söylesene Lee Jeno, bende bir gün kuşlar gibi özgür olabilir miyim?" Jeno gözlerini kısa süreliğine bana çevirdikten sonra tekrardan kuşlara döndü. "Kuşlar gerçekten özgürler mi ki?" Kaşlarım hafifçe çatıldı ve bakışlarımı merakla Jeno'ya çevirdim...