12 YIL ÖNCEAytunç her zaman ki gibi okuldan çıkmış, bir erkeğe aykırı olarak ipek gibi olan saçlarını sallaya sallaya eve gidiyordu. Heyecanlıydı, çünkü okulda bir resim yarışması düzenlenmişti ve Aytunç en güzel resmi çizerek birinci seçilmişti. Elindeki resme bir kez daha hayranlıkla baktı.
Annesi, babası ve doğacak kız kardeşi.
O kadar güzel çizmişti ki bu resmi. O kadar duygu yüklüydü ki bu resimde.
Az daha sevinçten havalara uçacaktı.
Diğer elindeki küçük saate baktı dikkatle. İlk kez ödül alıyordu. Eve gidince anne ve babasına bunu gösterecek ve ne kadar gururlu bir iş çıkardığını onlara anlatacaktı.
Babası da annesi de onu sevgiyle kucaklayacak ve tebrik edeceklerdi. Ailesi onunla hep gurur duyardı zaten.
Evlerine giden o dik yokuşu çıkarken yorulduğunu hissetti. Her gün bu dik yokuşu çıkmak onu çok yoruyordu ama az kalmıştı. Birazdan eve ulaşacaktı.
Evin sokağına doğru döndüğünde kapının önündeki kalabalığı fark etti. Neden kalabalık oluşmuştu? ? Mahalledeki herkesin onların evinde ne işi vardı?
Yaklaştıkça fısıldaşma sesi çoğalırken Aytunç'un içindeki korku giderek büyümeye başladı. Kapının önünde duran komşu teyzesinin yanına ilerledi. "Ne oldu?" Diye merakla sorarken kapıdan kolları kelepçeli ve polis memurlarının arasında babası çıktı.
O sırada Aytunç'un elindeki kağıt ve saat gürültüyle yere düştü. Korkulu gözleri gittikçe büyürken ne olduğunu bir türlü anlayamıyordu.
Bu olanların onun için yeni bir hayata başlangıç olduğunu da anlayamamıştı.
Aytunç için o günden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı.
**
Kafama geçirdiğim şapkayı düzeltip evden çıkmaya hazırlandım. Giydiğim siyah pantalon her zamanki gibi toz içindeydi. Onu bir güzel silkeledim. Siyah bile bu derece toza batıyorsa, beyaz nasıl temiz kalabilirdi ki?
Masanın üzerinde duran telefonu elime alıp cebime yolladım. Almam gereken bir şey var mı diye son bir kontrolden geçtikten sonra elime ilk yardım çantasını alıp, kapıya doğru ilerledim.
Her şey tamamdı.
Arabaya bindigim sırada cebimden yüksek sesli bir telefon melodisi yukseldi. Bıkkın bir şekilde telefonu elime aldım. Yine ne vardı?
"Ne oldu?"
Karşıdan bir süre ses gelmemesi sinirimi bozmaya başlamıştı ama Ejder'in konuşması için olanak tanıyıp, sesimi çıkarmadım.
"O kadın burada seni görmek istiyor."
O kadın. O kadın. O kadın.
Yani hayatımı mahveden o kadın, beni görmek istiyordu öyle mi? Hem de o kadar olaydan sonra.
Cevap vermeyince karşıda ki kişi yine konuştu.
"Aytunç orda mısın?"
Aytunç.
Evet adım buydu. Yıllar önce babam bana bu ismi layık görmüştü.
Ay gibi parlak, tunç gibi dayanıklı olan.
Anlamını bilerek mi yoksa rast gele mi, ya da ileri de yaşayacağım acıları göze alarak mı koymuştu bilmiyorum. Ama ismimi seviyordum.
Yaşadıklarıma rağmen bana güç veriyordu.
"Geliyorum." Telefonu kapatıp arabayı çalıştırdığım sırada oraya gidince nasıl davranacağımı kestiremiyordum.
*
Yorumlarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYTUNÇ +18
Teen FictionYıllar önce yaşadığı travmadan dolayı kadınlara dokunmaktan tiksinen Aytunç. Cinsellikten nefret etmesine yol açan olaylarla karşılaşan küçük bir kız Ayla. Kleptamani hastalığı başına bela olan Ela. Geçmişini bir sır gibi saklayan Ejder. Bu bir aşk...