1.8

72 12 8
                                    

Sabah uyandırıldığımızda saat 5 buçuktu. Kimimiz dinç olsak da kimimiz aşırı yorgundu. Büyükannemle olan stajda biraz alışmıştım bu kadar erken kalkmaya, yine de uykum vardı.

"Günaydın bayanlar ve baylar. Bugün ciddi olarak gücünüzü artırma antrenmanlarına başlayacağız. Bu antrenmanın amacı gücünüzü artırmak ve bununla birlikte geçici lisanslarınızı almanız. Her dakika daha da yaklaşan düşmanlarla yüzleşmeniz için hazırlık. Dikkatlice izleyin." Aizawa-sensei Bakugou'ya ilk dersimizde attığımız toplardan birisini atıp fırlatmasını istedi.

Herkes Bakugou atmadan önce çok daha ileriye artacağından ümitliydi, ne de olsa çok çalışmıştık. Ancak Bakugou sadece 4.4 (705.2-709.6) metre daha ileriye atmıştı. Hepimiz şaşkınlıkla bakıyorduk. "Liseye geleli yaklaşık 3 ay oldu. Değişik tecrübeler edinip geliştiğiniz doğru ama önemli gelişme zihinsel ve teknik olarak olurken biraz da direncinizi arttı. Gördüğünüz gibi özgünlükleriniz o kadar da gelişmemiş." Ben de bir an durup düşündüm, haklıydı. Okula geldiğimden beri örneğin kanatlarımı kullanma sürem veya hızım değişmedi. "Bu yüzden bugünden itibaren özgünlüklerinizi geliştirmeye başlayacağız." Aizawa-sensei sırıttı, bu iyiye işaret değildi. "Öleceğinizi sanacağınız kadar zorlu olacak ama ölmemeye çalışın."

Kedicikler ve Aizawa-sensei'den izin aldıktan sonra Rachelle ile kedicikleri giydiği kostümden Yao-Momo'nun yaratmasını istemiştik, zaten şuan özgünlük geliştirdiği için bir şeyler yaratıyordu, bari işe yarar bir şey olsun diye ona yaptırdık. Bana yeşil Rachelle'a da turuncu kıyafet yaratmıştı. Teşekkür ettikten sonra soyunma odasında giyinip gelmiştik.

Rachelle ile uçmamızı geliştirmemiz gerekiyordu, bunun için uçarak birbirimizle yarışıyorduk, böylece de hızımızı geliştiriyorduk. Ayrıca süremiz dolsa bile uçmaya devam ettiğimiz için süreyi de çoğaltmaya çalışıyorduk ancak çok daha yavaş uçmaya başlıyorduk süremiz dolduğu için. Arada bayılacak gibi olsak da birbirimizi destekliyor veya kendimizi sıkarak devam ediyorduk.

Yaklaşık 3-4 saat bu şekilde çalıştıktan sonra kanatlarımı artık çırpamayacak duruma gelip yere yapışmıştım. Ondan sonra da büyükannemin bana dediği silahları yapmaya ve geliştirmeye çalışmaya başladım.

Saat 4'e kadar bu şekilde çalışmıştık, yani yaklaşık 13 buçuk saat boyunca. Hepimiz perişan olmamıza rağmen yemeğimizi kendimizin hazırlamasını söylediler. "Hadi dünyanın en lezzetli körisini hazırlayalım millet!" Iida yine forumundaydı.

Shoto, Rachelle ve ben ateş konusundaki şeylere yardım ediyorduk. Başta Bakugou da yapmak istedi ama yemekleri de patlatabileceği için onu başka bir işe göndermiştik, zorlu olmuştu biraz. Duraksayıp etrafa baktığımda Tokoyami'yi görememiştim, bu yüzden çalışma yaptığı mağaraya gittim.

Ateşle Dark Shadow'u uzak tutabilirdim bu yüzden rahatlıkla girdim. Tam avucumda ateşi yakacaktım ki Dark Shadow beni sıkıca sardı, sanki bir şeyden korur gibi tutuyordu, zarar vermiyordu. "Louisa!" Ateşimi yakmaya çalışsam da ellerimi kullanamıyordum.

Tokoyami zor da olsa dışarı çıkmıştı, Dark Shadow da doğal olarak sakinleşip yok olmuştu. "Afedersin Louisa-san. Iyi misin? Aslında sana sarar vereceğinden korktum ama ilk defa karanlıkta birine zarar vermedi."

"Lui-chan de. Belki de yavaş yavaş kontrolünü kazanıyorsundur?"

"Sanırım. Bu arada ne için gelmiştin?"

"Yemek hazırlıyoruz, bitmek üzere, aç kalmanı istemedim." Gülümsedim, o da biraz gülümsedi ve birlikte yemekler için gittik.

Biz gelene kadar zaten her şey hazır olmuştu. Biz de oturduğumuzda yemeğe başlamıştık, herkes çok acıkmıştı, yemekler anında silip süpürüldü.

Akşam hepimiz yine aşırı yorulduğumuz için anında uykuya daldık. Sabah uyandığımızda da çalışmalara devam ettik. Dünkü giydiğim kıyafetler aşırı terlediğim için yıkamaya götürmüştüm, bu yüzden henüz kurumadığı için hızlıca ateşimle kurutup tekrar giymiştim, bu kıyafetlere bayılıyordum.

Pixie-bob biz çalışırken bu gece B sınıfı ile yarışacağı cesaret testi olacağını söyledi. Çok çalışırsak çok eğlenebilirmişiz.

Akşama doğru yine kendi yemeğimizi hazırlıyorduk ancak ek ders grubu dışında herkes biraz daha canlıydı, sanırım git gide alışıyorduk. Yine yemeğimizi yedikten ve bulaşıkları yıkandıktan sonra test için ormanın önüne geldik. Ancak Aizawa-sensei çok hevesli olsalar da ek ders grubunun teste katılmayacağını ve şimdi ders işleyeceklerini söyleyerek onları götürdü.

"Ahh... çok heveslilerdi!" Onlar adına üzülmüştüm.

Kedicikler testi anlatmıştı, kısaca B sınıfı bizi korkuturken biz de ormanda bulunan künyeleri alıp gelecektik. Birlikte gideceğimiz kişiyi seçmek için kura çekmiştik, şansa yine Rachelle ile çıkmıştım ama Rachelle birden Tokoyami'nin yanına gidip ona bir şeyler söyledi.

Tokoyami'nin anlatımı

Rachelle yanıma geldiğinde ne olduğunu sorar şekilde baktım. "Benimle değişmen gerek Tokoyami."

"Neden?"

"Sürekli Louisa ile oluyoruz, farklı deneyimlerimiz olsun istedim ve bunun için Shoji ile takım olmak istiyorum."

"Pekâlâ." Burada bir terslik vardı, pek de doğruyu söylüyor gibi değildi.

Rachelle ile kağıtları değiştirip Louisa'nın yanına geldim. "Tokoyami-kun?"

"Rachelle değişmek istediğini söyledi, ben de kabul ettim. Umarım senin için sıkıntı yoktur Louisa-san."

"Lui-chan diyebilirsin. Sorun yok merak etme." Her zamanki gibi gülümsedi. Gerçekten mutlu olup gülümsediği zaman gözleri kısılıyor ve yüzünde resmen güller açıyordu. Öylece Louisa'ya baktığımı fark ettiğimde hemen kafamı çevirdim, bu biraz utanç vericiydi.

Louisa'nın anlatımı

Sıramız geldiğinde birlikte ormana girmiştik. Tokoyami pek korkuyor gibi görünmüyordu, ben de ona ayak uydurmaya çalışsam da biraz korkuyordum. Rachelle yanımda olsaydı en azından ona sarılıp yürümekten çekinmezdim ama konu Tokoyami olunca kesinlikle böyle bir şey yaparsam utançtan ölürdüm muhtemelen.

Bir süre sonra Tokoyami'nin koluna sarılarak yürümeye devam ettim, korkum utancımı biraz olsun geçmişti. Tokoyami de sorun olmayacağını söylediği için biraz daha rahattım.

"Louisa-san sen de kokuyu alıyor musun?"

Biraz havayı kokladım. "Yanık kokuyor." Bunu dedikten sonra etrafa pembe bir duman da yayılmaya başlamıştı, bunun ateşin dumanı olmadığı çok belliydi. B sınıfından birisinin özgünlüğü falan mıydı?

Tam ilerleyecekken önümüzde B sınıfından birisi bayıldı, Kendo da oradaydı ve özgünlüğü ile birisini tutuyordu. "Sakın solumayın!"

Bir an duraksadım, bu duman zehirli olmalıydı ve B sınıfında da gelmiyordu. Hemen kanatlarımı çırpmaya başladım, dumanlar bizim etrafımızda değildi artık. Birden Mandalay'ın sesini duyduk, özgünlüğünü kullanıyordu, bu onun telepatisiydi.

"Millet! Iki kötü adamın saldırısına uğradık! Daha fazla olması da muhtemel! Yapabilenler derhal kamp alanına geri dönsünler! Düşmanla karşılaşırsanız savaşmayın, geri çekilin!"

Alana doğru koşmaya başladık, sürekli kanatlarımı çırpıyordum, bu sayede etkilenmiyorduk. Kendo onların sınıfından arkadaşları gelince onlarla gittiler, Momo'nun gaz maskelerini kullanıyorlardı. Biz de Tokoyami ile yola devam ettik ancak ben fark etmeden arkamdan bir şey saldırmıştı, doğal olarak Tokoyami de refleksle özgünlüğünü kullanmıştı ancak sorun şuydu, burası aşırı derecede karanlıktı ve çoktan kontrolden çıkmıştı.

Sarah. {Oc x Tokoyami}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin