2.3

77 11 25
                                    

Ertesi gün Aizawa-sensei bir gazetecinin geleceğini söylemişti. Gazete hepimizi içerecekmiş. Yeni yurt hayatımızın nasıl olduğuna falan bakacaklarmış.

Aizawa-sensei Mineta'ya sinirlenirken adam geldi. Kendini tanıttı, adı Tokuda'ymış. Tanıştıktan sonra hepimiz kahvaltı için masalara geçtik. Biz yemek yerken o da fotoğraflarımızı çekiyordu. Biraz rahatsız edici olsa da gurur vericiydi de. Kafamı bir şeylerle dağıtmaya çalışsam da aklım hâlâ çıkma teklifindeydi. Henüz bir cevap vermemiştim.

Derslerde ve alıştırmalarda da bizi izledi, fotoğraf ve videolarımızı çekti. Öğle arası geldiğinde yemek sırasına girecekken Dark Shadow elime yemeğimi vermişti, benim seçeceğim yemekleri doğru bilmişti. Buna karşı yine karnımda kelebekler uçuşuyordu. Yemeği alıp masama geçtim ve Tokuda orada da fotoğraflarımızı çekmeye devam etti.

Okul çıkışına kadar yine kendimi toparlayamamıştım. En sonunda yurda dönüp üstümü değiştirdikten sonra Tokoyami ve Shoji'nin satranç oynadığını görüp yanlarına indim ve Tokoyami'nin yanına oturdum. Tokoyami önce sorgular bakışlarla bana baktı, ben ise Tokuda'nın uzaklaşmasını bekliyordum.

Tokuda bir süre sonra dışarı çıktı ve satranca dönmüş olan Tokoyami'ye baktım. "Konuşabilir miyiz?" Sorumla ikisi de bana dönmüştü. Utançtan birazdan yerin dibine girecektim.

"Elbette Louisa-san." Tokoyami yerinden kalktı.

Birlikte üst kata çıktık ve çıkana kadar ikimiz de tek kelime etmedik. Odasının önüne geldiğimizde durdurdum ve elinden tuttum. Şuan ne yaptığım hakkında ne benim bir fikrim vardı ne de onun. Gözlerinin içine baktığımda cevabımı beklediğini anladım. "Tokoyami-kun o günden sonra hiç konuşmadığım için üzgünüm."

"Sorun değil. Seni rahatsız ettiysem asıl ben üzgünüm."

"Hayır hayır! Asla! Sadece vereceğim cevabı bilsem de bir şey söyleyemedim." Yutkundum. "Evet, seninle çıkarım. Uzun zamandır senden hoşlanıyorum ve bunu nedense kendime bir türlü kabul ettiremedim. En sonunda da ilk adımı sen attın." Tokoyami şaşkınlıkla bana bakarken elimi çektim ve yüzümü ellerimin arasına aldım.

Tanrım, şuan yüzümün her yeri yanıyordu ama değmişti. "Sarılabilir miyim?" Cidden bunu soruyor musun? Ellerimi çektim, çok tatlı bakıyordu ve kızarmıştı.

"Bunu sormana gerek yok. Artık sevgiliyiz Fumi-kun." Gülümsedim. Yaklaştı ve yavaşça bana sarıldı, ben de sıkıca ona sarıldım.

"Sana Fumi-kun dememde sorun var mı?"

"Hayır."

"O hâlde bana Sarah diyebilirsin."

"Bunu kabul ettiğin için çok mutluyum Sarah." Bana bu isimle hitap etmesi o kadar mutlu ediyordu ki.

Uzun bir süre sarıldıktan sonra ilk ayrılan ben oldum. Elinden tutup aşağı indiğimde Midoriya, All Might'ın getirdiği etli çöreklerden herkese dağıtıyordu.

Sınıftaki çoğu kişi biz böyle gelince sorular sormaya başlamıştı. Özelikle de Mina ve Rachelle.

"Çıkıyor musunuz?! Bana söylemedin Lui-chan! Çok kırıldım." Rachelle kollarını bağlayıp kafasını çevirdi.

"Daha yeni oldu Rachelle-kun. Zaten söyleyecektim."

Geceye kadar herkes başımdaydı. En son odama gidecekken karşı odaya baktım. Gece yanında kalmak istesem sorun olur muydu? Sormaktan zarar gelmez diyerek odasının önüne gittim ve kapıya yavaşça vurdum. O an bacaklarım tutmayacak gibi oldu. Ne yapıyorum ben diye odama dönmek geldi içimden ama artık çok geçti. Neden bu kadar utandığımı bilmiyordum.

Fumikage kapıyı açtığında yutkundum ve derin bir nefes aldım. "Bu gece yanında kalabilir miyim Fumi-kun?" Sorarken sesim titrediği için daha da utanmıştım.

"Elbette Sarah." Çok içten bir gülümsemesi vardı, gözlerini de gülümserken kapatmıştı.

O tatlılığına karşı koymayıp yanağından öpüp hızlıca odaya girdim. Bir süre yanağını tuttuktan sonra gülümsedi ve kapıyı kapatıp yanıma geldi. Ikimiz de yorganın altına girmiş oturuyorduk. O belime kolunu sarmıştı, ben de omzuna kafamı koymuştum. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Bir süre sessizce otururken eline bakmıştım, yavaşça elimi eline götürdüm ve tuttum, elimi okşamaya başlamıştı.

"Biliyor musun Fumi-kun, aslında sahilde konuşmalarımız benim için çok özeldi. Beni çok güzel dinliyordun, ilk defa böyle birisi ile konuştum ve aşık oldum." Her şey istemsizce de olsa ağzımdan dökülüyordu.

"Peki sen biliyor musun Sarah, o gün teşekkür etmedim çünkü senden çok etkilendim ve ne diyeceğimi bilemeden hızlıca oradan uzaklaştım. Aynı sınıfa düştüğümüzde de hem iyi ki dedim hem de hislerimi belli etmemek için kendimi toparladım."

"Dondurma olayına kadar hiçbir şey fark etmemiştim doğrusu." Biraz güldüm, o da güldü. Sanırım ilk defa onun sesli bir şekilde güldüğünü duyuyordum. "Çok güzel gülüyorsun."

"Düşüncelerin beni mutlu ediyor Sarah." Yine yanağından öptüm ve yavaşça yatar pozisyona geçtim, o da bana ayak uydurup uzandı.

Fumikage sırt üstü uzanırken ona dönüp sıkıca sarıldım, ben sarılınca o da dönüp sarıldı. Kokusunu alabiliyordum, kalp atışını da hissediyordum, aynı benim gibi kalbi hızlı atıyordu. Kokusu sanki hayal görüyormuşum hissine kaptırıyordu beni. Bu şekilde birbirimize sarılarak uyuduk, sanırım en güzel gecelerimden birisiydi.

Sabah derste Aizawa-sensei stajdan bahsetmişti yine. Yarı zamanlı iş olarak gidecektik. Çıkışta büyükannemle konuştum, elbette bu stajda da oraya gelmemi istemişti.

Hafta sonu geldiğinde büyükannemin yanına gitmek için hazırlandım ve aşağı indim. Kirishima, Kaminari, Mineta ve Tokoyami'yi görünce yanlarına geldim. "Ben çıkıyorum. Akşam görüşürüz!" Tokoyami'ye sarılıp yanağından öptüm ve hızlıca çıktım.

Ajansına gittiğimde öğretmenler ile görüşmüştü, zaten 6 numaralı kahraman olarak kabul göreceklerdi elbet. O gün pek bir şey yapmadan konuşmuştuk. Akşam yurda döndüğümde içeriye Aizawa-sensei giriyordu, ne olduğunu merak ettiğim için hızlıca peşinden girdim.

Aizawa-sensei, Fumikage'ye Hawks'tan teklif geldiğini söyleyince aşırı mutlu olmuştum. Sonuçta büyükannem Hawks ile ortaktı ve çoğu şeye birlikte gidiyorlardı. Öyle olmasa bile Fumikage'ye 3 numaralı kahramandan teklif gelmişti, buna sevinmiştim.

Fumikage de kabul edince Aizawa-sensei birkaç kişiye daha bir şeyler söyledikten sonra gitti. O gidince koşup sarıldım. "Senin adına çok sevindim Fumi-kun."

Geri sarıldı ve saçlarımı okşadı. "Teşekürler Sarah."

Sonraki gün ajansa beraber gelmemizi söylemişlerdi, biz de öyle yaptık. Başlarda büyükannem de Hawks da pek bizi beklemeden hareket ediyordu. Ben en azından uçarak yetişmeye çalışsam da Fumikage koşarak biraz zorlanıyordu.

Yaklaşık 1 hafta boyunca staj hakkında doğru düzgün konuşmadı, aslında kimseyle doğru düzgün konuşmadı. Gece hep birlikte yatıyorduk ama sadece beni dinliyordu, konuşmuyordu.

2. haftaya girdiğimizde Fumikage bize yetişmek için özgünlüğünü kullanarak bir yol kat etmişti, buna sevinmiştim. Hawks da bunu anlamış olacak ki sonraki günler ona uçmasında yardım etmişti.

Sınıftaki herkes bir ajans bulmuştu. Bir yandan derslerle yarı zamanlı iş yapıyorduk, yorucu olsa da hayallerimiz için bunu yapmamız gerekiyordu.

Sarah. {Oc x Tokoyami}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin