3.0

49 7 4
                                    

Yavaş yavaş 6. sezon gelene kadar bölüm yazmama sonuna yaklaşıyoruz. Maalesef 5. sezon ovalarında Tokoyami'ye yer verilmediği için muhtmelen yazmayacağım.

Bu bölümler Heroes Rising filminde geçiyor, hangi sezonlar arasında olduğunu unuttum ki hatırlasam da bölümlerde karışıklık olacaktı. Muhtemelen 4. sezon ve 5. sezon arasında olması gerekiyor, ona göre okuyabilirsiniz.

Aizawa-sensei sınıfa girdiğinde duyuru yapacağını söyleyip sessiz olmamızı istedi. Herkes pür dikkat onu dinlemeye başladı.

Kahramanlık ofisi tavsiyesi olarak güneyde bulunan Nabu Adası'na gidecektik. Öğretmenlerin hiçbiri gelip destek olmayacak, sadece bizim sınıf olacaktı. Oradaki kahramanlar emekli olduğu için yeni kahramanlar gelene kadar adada biz kalacaktık. Aizawa-sensei gerekli diğer bilgilendirmeleri yaptıktan ve ciddi olmamızı söyledikten sonra derslere döndük.

Gitmeden önce valizimi hazırlanırken bir aksilikle karşılaştım, göz damlam da lenslerim de bitmişti. Lenslerim öyle normal lensler değildi, gözlerim aşırı hassas olduğu ve çoğu şeye alerji kaptığı için babam özel olarak sipariş veriyordu ve son kutu kalınca haber vermemi söylese de ben yine unutmuştum. Sabah gitmeden önce hemen lens almaya çıktım ve birkaç paket normal lens ile döndüm. Göz damlama da ihtiyacım vardı alerji yapmaması için ama onu arayacak vaktim yoktu.

Lensleri sadece ihtiyacım olacağı zaman kullanacaktım. Onları da çantama koyup hep birlikte yola koyulduk.

Adaya geldiğimizde herkesi çok sevmiştim, çok kibar ve nazik insanlardı. Bir süre havada devriye gezikten sonra o işi Fumi-kun aldı ve ben telefonlara bakmaya başladım. Uraraka bir çocuğun kaybolduğunu ve boşta olanlardan yardım istediğini söyledi, Bakugou anında reddetti, Kirishima ise yardım etmek istediğini söyleyince Bakugou yine atıldı. "O özgünlükle nasıl çocuk arayacaksın lan?!"

Oraya dönüp sinirle baktım. "Böyle davranma ona Bakugou! En azından senin gibi anında reddetmedi, yardım etmeye çalışıyor!"

Tam Bakugou bir şey diyecekken Kirishima araya girdi. "Sorun değil Lui-chan, Bakugou haklı."

Kalkıp Uraraka'nın yanına geldim. "Ben seninle geleceğim." Bize Jirou ve Midoriya da katıldı, onlar hep birlikte giderken ben de havadan çocuğu aramaya başladım.

Biraz aradıktan sonra çocuğu buldum. "Sen Katsuma olmalısın!" Arkamdan hemen haber verdiğim için diğerleri de geldi. "Bizimle gel hadi." Elimi uzattığım anda bağırarak kaydıraktan bir kız indi.

"Geç kaldınız!" Telefonunu uzattı, yaklaşık 20 dakikayı gösteriyordu. "Bir çocuğu aramak bu kadar uzun mu sürüyor?!"

"Adın ne senin?" Resmen çocuk bizi sorguya çekmişti.

"Yin-yang... Ya sen?"

"Katsuma'nın ablası Mahoro."

Deku hemen söze atıldı. "Yani çoktan ablanı buldun. Buna çok sevindim." Gülümsedi.

"Bunda sevinecek ne var?! Bir de UA'den olacaksınız!"

"Ü-Üzgünüz!" Deku da ben de aynı anda özür dilemiştik, gerçekten bacak kadar çocuk ikimizi de azarlıyordu.

Bir süre azar işittikten sonra ikimiz de geri döndük, dönmeden önce Katsuma ikimize de teşekkür etmişti, çok şirindi!

Akşam adadaki herkes bize teşekkür adına yaptıkları şeylerden getirmişlerdi. Gerçekten güzel bir ziyafet çektikten sonra Bakugou ve Midoriya dışında hepimiz uykuya geçmiştik.

Ertesi gün devriye gezerken öğleden sonra güçlü bir yıkılma sesi geldi. Fumi-kun da ben de havada olduğumuz için hemen o tarafa yöneldik. "Bu da ne böyle?" Kocaman bir gemi her yeri yıkarak adaya doğru geliyordu.

"Sen haber vermeye git ben etraftakilere yardım edeceğim." Kafamı onaylar şekilde sallayıp hemen bizimkilerin yanına uçtum. Sadece Bakugou ve Midoriya vardı.

"Limanda bir şey mi oldu Louisa-san?!"

"Evet! Acilen yardım gerekiyor!" Midoriya hızlıca koşmaya başladı, Bakugou da aynı şekilde hızla gitti. Ben de diğerlerini aramak için yola koyuldum.

Uçmaya başladığımda çok geç olduğunu fark ettim, her yerde vahşet vardı. Olayın olduğu yer suyun olduğu yerler olduğu için oralarda daha çok kötü olacağını düşünerek sahile yardıma gitmeye karar verdim.

Tahmin ettiğim gibi yardıma ihtiyaç vardı, sadece Fumi-kun ve Ojiro oradaydı. "Louisa! Ofiste birileri var mı?"

"Hayır, en son yoktu ama tekrar çağırabilirim isterseniz."

"Senin özgünlüğün daha kullanışlı olur Sarah, sen burada kal ben ofise gidiyorum."

Fumi-kun ofise doğru uçtu ve Ojiro'yla ben, kötü adamla baş başa kaldık. Ne kadar saldırı yapsak da kendini çok iyi savunuyordu ve her seferinde bizi savurmayı başarıyordu.

En sonunda diğerleri desteğe gelmişti. Shoji, Tsuyu, Shoto, Sero, Iida, Sato ve Fumikage buradaydı. Her ne kadar bir arada çalışsalarda hiçbir işe yaramıyordu, bu adamda birden fazla özgünlük vardı.

Uraraka ve Koda'nın oradakilere kurtarmaya çalıştığını görünce hemen gelip kalkan oluşturmaya başladım, kalkanı iyice büyütüp herhangi bir şeyin etraftakilere veya kurtarmaya çalışanlara zarar vermemesini sağlamaya çalışıyordum.

Bir süre sonra birçoğu baygın düştüğü için onları o alandan sivillerle birlikte uzaklaştırmaya başladık, tam o sırada Midoriya'nın koca bir hologramı oluştu ve dünkü küçük kızın sesi yankılandı. "LÜTFEN BIRISI DEKU'YU KORUSUN!"

Koda ve Shoji hemen o bölgeye gitti, sivillere yardım ettikten sonra ben de gitmeyi planlıyordum, umarım gitmek zorunda kalmadan sağ salim dönerler diye düşünsem de.

Ada perişan haldeydi, bizden birçok kişi baygın ve yaralıydı, her yerin elektriği gitmiş, Yao-momo ve Kaminari yardımı ile bir fabrikanın elektriğini çalıştırarak sivilleri burada güvende tutmaya çalışıyorduk. Midoriya ve Bakugou ağır yaralıydı ve içeride iyileştirilmeye çalışıyorlardı. Ben ise sürekli gözümü kaşıyordum, devriye gezerken taktığım lens gözlerimi mahvetmişti, resmen şişmişlerdi.

Fumikage yanıma geldi. "Sarah iyi misin?"

"Evet, ya sen? O kötü adam seni çok zorladı."

"Hayır onu kastetmiyorum. Gözün neredeyse kapanacak kadar şişmiş."

"Idare ederim bu durumda bir de bunu dert etmek istemiyorum."

"Bu hâlde sana saldıran olursa karşı gelemezsin, sana zarar gelsin istemiyorum." Yanağımı okşayıp kalktı ve gitti, ne yapacağını bilmiyordum.

Yaklaşık 5 dakika sonra yanıma geldiğinde elinde birkaç şey vardı. Kaseye doldurduğu suyla ve temiz bir bezle gözümü ve çevresini güzelce temizledi. "Fumi-kun... Bu durumda bir de benimle uğraşıyorsun..."

"Yardıma ihtiyacı olan herkese yardım etmek değil mi bizim amacımız?" Gülümsedi ve gözlerime ikişer damla göz damlası damlattı.

"Çok naziksin teşekkür ederim." Yanağından öptüğümde biraz kızardı ve bir kutu uzattı.

"Lenslerinin markasını hatırlıyordum, Yao-momo'dan rica ettim, o da sınırına ulaşmak üzere, ona teşekkür edersin."

Alıp gülümsedim, ikisi de çok nazikti, iyi ki onlarla yakınım diye düşündüm.

Bir süre sonra hepimiz depoda toplandık, gözlerim biraz daha iyiydi ama hâlâ şişti, zaten 1-2 gün geçmezdi. Biz tartışırken Katsuma ve ablası geldiler, Katsuma hedefin kendisi olduğunu ve teslim olmak istediğini söylese de arkasından gelen Bakugou ve Midoriya bunu onaylamadı. Katsuma'nın özgünlüğü sayesinde iyileşmişlerdi.

"Sizi kesinlikle koruyacağız." Midoriya çocuklara dönüp içtenlikle söylediğinde etkilenmiştim, tam bir kahraman gibiydi, hepimiz öyleydik.

Herkes buna katıldıktan sonra plan yapmaya koyulduk.  Planı yaptıktan sonra da işleve geçirdik, sabaha kadar her şeyi hallettikten sonra tek gereken sabah gelmelerini beklemekti.

Sarah. {Oc x Tokoyami}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin