"Kendimi dizilerde tehlikenin peşine bilerek koşan başrol gibi hissederken içimden dua ettim.
Tanrı beni korusun!"
***
Hayalim hep veteriner olup küçük canlıları kurtarmaktı. Hayalime tutunup veterinerlik bölümünü kazanarak isteğimi gerçekleştirmiştim.
Başta ailem olmak üzere yakın çevrem bu hayalimi gerçekleştireceğime çok mutlu olmuştu. Tek üzüntüm ise onlardan uzakta bir şehirde okumaktı. Fakat okudum şehir çok güzel bir şehirdi.
Doğayla iç içe olan bu şehir her yönden beni etkisi altına almıştı. Okudum üniversite bile bolca ağaçlık alandan oluşuyordu.
"Sonunda ilk yılı geride bıraktık Alçin."
Arkadaşım Belgin'in konuşmasıyla gülümsemeden edemedim. Çok çabuk geçen bir yıl olmuştu.
"Evet, ama kaldı geriye dört yıl." diyerek gülümsemem genişlerken oturduğumuz odun parçası üzerinde sırtımı dikleştirdim.
Sene sonu kutlaması için sınıftaki kişilerle bir kamp etkinliği düzenlemiş ve belirlediğimiz kamp alanına gelerek çadırlarımızı kurmuştuk.
"Olsun bebek, bunlar güzel yıllarımız." deyip ellerini çırparak ayaklandı. "Hadi biraz etrafa bakalım."
İkimizde ayağa kalkarak etrafı keşif yapmaya çıkmıştık. Ormanlık alanda yürürken hem sohbet ediyor hem de gülüşüyorduk.
Açık havada yürüyüş yapmak çok iyi gelmişti. Uzun zamandır böyle bir aktiviteye ihtiyacım olduğunu yeni fark ediyordum.
"Belgin duyduğum sesi sen de duydun mu?" diyerek duraksarken etrafa bakındım. Sanki bir hayvan hırlaması duymuştum.
"Hayır duyma-" sözünü tamamlayamadan çalılıkların arasından gelen acı dolu bir kükreyiş ile olduğu yerde sıçramıştı.
Tedirginlikle etrafa bakarken hareket eden çalılıklara doğru bir adım attım. Tırsmıştım, fakat merakıma engel olamamıştım.
"Alçin, yaklaşma! Tehlikeli olabilir." dese de o an aldırış etmeyerek ilerlemeye devam ettim. Yaralı bir hayvan sesine benziyordu.
Umarım büyük bir hayvan değildir.
Kendimi dizilerde tehlikenin peşine bilerek koşan başrol gibi hissederken içimden dua ettim.
Tanrı beni korusun!
"Alçin dikkat et."
Belgin arkamda durmaya devam ederken büyük çalı topluluğunun yanına temkinli adımlarla iyice yaklaştım.
O an gördüğüm şeyse küçük dilimi yutmamı sağlayacak cinsten bir türdü.
Yavru bir leopara benziyordu. Yani türünü tam olarak bilemiyordum..
Yaralıydı. Küçük gövdesinden kanlar akıyordu.
İçim acırken yanına gitmekten kendimi alıkoyamadım. Küçük olduğu için ve de yaralı olduğu için gözüme zararsız gelmişti.
Gözleri yarı açık ve yaşlıydı. Kıyamam.
"Sana ne oldu böyle?" diyerek yanına çömeldiğimde beni anlamış gibi genzinden acı bir yakarış çıktı.
"Ah Tanrım, kıyamam ben sana.." diyerek Belgin'e seslendim. "Belgin yaralı bir hayvan var burada. Yanımıza aldığımız ilk yardım çantamızı acil getirir misin?"
"Dur getiriyorum!" diyerek bana bağırdığında sert bir nefes verdim.
Korka korka olsa da elimi uzatarak siyaha yakın sırt tüylerini okşadım. Yerinden kalkacak hali bile yoktu. "Sana yardım edeceğim tamam mı? En azından kanamana baskı yaparak durdurabiliriz."
Beni anlayacakmış gibi onunla konuşurken yumuşak tüylerini okşamaya devam ettim. Çok küçüktü. Muhtemelen bir hayvanla girdiği kavgada yaralanmıştı.
İşin garip tarafı bu ormanda bu hayvanın ne işi vardı? Burası kamp yapılan bir ormandı ve daha önce kimsenin bu hayvan türüne rastladığını duymamıştım.
"Daha veterinerliği bitirmedim, ama anlaşılan vahşi hayvan kategorisinde ilk hastam sen olacaksın." deyip konuşmaya devam ederken kanamanın arttığını gördüm.
Belgin gelene kadar bu kanamanın artmaması lazımdı. Ne yapacağımı düşünürken boynuma bağladığım fular bir anda aklıma geldi ve hızla boynumdan çözerek mavi fuları gövdesine yani yaranın olduğu kısma bastırdım.
Acı ama kısık bir kükreyiş daha duyarken yüzümü düşürmeden edemedim. Canı yanıyordu.
"Şitt, sakin ol. Bu kanamanı durduracak."
Acaba türü neydi? Değişik bir türe benziyordu. Çünkü bildiğimiz kaplan veya leoparlardan ziyade siyah ve koyu gri tonlarındaydı.
İç çekerek elimle yarasına baskı uygularken tam bu anda başka bir hayvandan gelen derin bir kükreyiş duyuldu. Korku ve panikle arkamı dönecekken ben daha ne olduğunu anlayamadan sırtım sert zeminle acı bir şekilde buluştu.
Küçük bir çığlık atarken üzerimde duran koskoca siyah bir hayvanla gözlerim kocaman açıldı ve bu sefer büyük bir çığlık attım.
Üzerimde büyük ve heybetli bir siyah tüylü hayvan duruyordu! Koyu gri gözleri bir yırtıcı gibi yüzüme bakarken dişlerini göstererek hırladı.
Yutkunurken bir hayvana yem olacağım düşünceleri an be an zihnime sızarken bakışlarımı gözlerinden çekemiyordum.
Dilim tutulmuş, nabzım hızlanmıştı. Adeta ecel terleri dökmeye başlamıştım. Küçük yaralı hayvanın aksine kocaman bir hayvandı. Bir pençe darbesi bile beni ölümün eşiğine getirebilirdi.
Nefesimi tutarken tekrardan dişlerini gösterip yüzüme doğru eğildi. Kurtuluşum olmayacağını düşünürken içimden dualar ederek Tanrı'ya yalvarmaya başladım. Hatta dayanamayarak gözlerimi sıkıca yummuştum.
Ölmek istemiyordum!
Ümidimin kalmadığı anda ise yavaşça gözlerimi aralayarak bir damla yaşın akmasına izin verdim. Fakat her ne olduysa siyah büyük hayvan başını omzunun üzerinden arkasına çevirerek yerde yatan küçük yavruya baktı.
Bir dakikaya yakın bakışmanın ardından tekrardan bana doğru döndüğünde beni ısıracağını düşündüm.
Ama düşündüğüm gibi olmadı. Boynuma yavaşça başını yaklaştırarak bir süre durdu. Korkuyla gelecek hamleyi beklerken boynuma değen diliyle şok oldum.
Boynumu yalamıştı!
Başka tepki veremeden geri çekilip gözümün içine baktı ve yavaşça arkasını dönerek yaralı kaplanın yanına gitti. Sanki anlaşıyorlarmış gibi birbirlerine bakıyorlardı. Gariptiler.
Beklemediğim bir diğer şey ise yaraya bastırdığım fuları ağzıyla tutarak küçük yavrunun boynuna getirdi ve dişleriyle ensesinden tutarak kaldırdı.
Vakit kaybetmeden de arkasını döndüğü gibi ormanın içine doğru koşmaya başlamıştı.
Sadece arkalarından bakakalmıştım. Az önce tam olarak ne olmuştu?
Kocaman siyah bir hayvan ile kamp yapmak için geldiğim ormanda karşılaşmıştım!
"Alçin ilk yardım çantasını getirdim!"
Bölüm Sonu.
Dırım dırım..
Yeni bir hikaye ile merhaba 👋
Nasılsınız?
Yorumlarınızı bekliyorum, görüşmek üzere. 🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIRTICI GÖZLER
FantasíaNadir kedi türlerinden biri olan pars, bir insan bedeni ile bütünleşmişti. Pars Bera Sarkan.. Yarı insan yarı pars. Koyu gri renginde yırtıcı gözlere ve keskin pençelere sahip olarak bir dönüşüm geçirse de özünde bir insandı. Türü gereği vahşi, ins...