"Dur! Gitme!"
Arkasından bağırmam sonucu duraksamıştı. Fakat arkasını dönmemişti. Bunu fırsat bilerek bir kez daha seslendim.
"Mahsur kalmış birini arkanda bırakamazsın değil mi?"
Şu an ajitasyonu çok iyi yaptığımı düşünüyordum.
Ama onda işe yaramıyordu.
"Ayağım çok acıyor. Hey, yardım etmeyecek misin!"
Böyle söyleyince iç çekmişti. Belki böyle devam edersem işe yaramıştı.
"Galiba ayağım morardı. Ah, tansiyonum düşüyor!"
Sonunda dayanamayarak arkasını döndü. Dönerken de oflamıştı.
Göz göze geldiğimizde ise bana doğru adımlayarak önümde diz çöktü. Kokusu burnuma dolarken içime çekmemek için zor durdum. Kokusu insanın solumak isteyeceği türde rahatlatıcıydı. Nasıl oluyordu bilmiyorum ama kokusunu çok fazla net alıyordum.
"Neden beni takip ediyordun?" dedi ayak bileğimdeki kapanı açmadan tutarak.
Ses tonu ve yüz hatları çok sertti. Bu beni ürpertirken şirince gülümsemeye çalıştım.
"Seni niye takip edeyim ki?" diyerek gözlerimi kaçırdım.
Yalan.
"Ben de onu soruyorum."
Baskın sesine eş zamanlı olarak tuttuğu gibi kapanı iki eliyle açtı. Gözlerim şokla aralanırken kapanı nasıl elleriyle açtığını sorguladım.
Nasıl bir güç kullanmıştı ki demir kapanı açmıştı?
"Sen nasıl bunu açtın?" Şok olmuş bir şekilde kekeleyerek konuştum.
"Bir daha evimin sınırlarına yaklaşma ve beni takip etme!" dedi ve ayağa kalktı. Bakışları korkutucu derecede soğukkanlıydı.
"Neden seni takip edecek olmamdan bu kadar rahatsız oluyorsun?" diyerek sorduğumda burnundan sert bir soluk aldı.
"Eğer zarar görmek istemiyorsan, sınırlarımda dolaşma."
Kirpiklerimi kırpıştırdım. "Neden zarar görecekmişim?"
Sanki yakın değilmişiz gibi dibime doğru girdi. Nefeslerim sıklaşırken, tuhaf hissetmeye başlamıştım. İçimde değişik bir his vardı. Sanki onun kokusu ve yakınlığı beni rahatlatıyor, sakinleştiriyordu. Bu çok tuhaftı. Hem de fazlasıyla.
İstemsizce "Kokun.. " diyerek mırıldanırken gözlerim kapandı ve birden kendimi ona doğru yaklaşırken buldum. Bu tamamen istem dışı olmuştu. Alnım omzuna doğru yaslanırken göğüs kafesimin tam orta yerinde bir ağırlık hissettim. "Ben.. "
Konuşmamı devam ettiremeden geri çekildi. "Hadi kalk."
Transtan çıkmışçasına kirpiklerimi kırpıştırırken az önce bana ne olduğunu anlayamamıştım. Bir çekim oluşmuştu.
"Pars." dedim gözlerinin içine bakarak. Adını söylememle gözleri bana bakmıştı. "Neden böyle garip hissediyorum?"
Sormadan edememiştim. Çünkü onunla karşılaştığım günden beri bir gariplik hissediyordum. O da hissediyor muydu merak ediyordum. Yoksa sadece ben mi hissediyordum?
Keskin gözleri gözlerime sabitlenmişken ayağa kalktı ve atik bir hamleyle beni kucağına aldı. Gözlerim fal taşı gibi açılırken kucağında beni taşırken yürümeye başladı.
Hiç ağır değilmişim gibi yürümeye başlarken soruma cevap bekliyordum. Fakat herhangi bir cevap vermiyordu. Göğsüm yakınlığımızdan ötürü heyecanla inip kalkarken bir anda başım dönmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIRTICI GÖZLER
FantasyNadir kedi türlerinden biri olan pars, bir insan bedeni ile bütünleşmişti. Pars Bera Sarkan.. Yarı insan yarı pars. Koyu gri renginde yırtıcı gözlere ve keskin pençelere sahip olarak bir dönüşüm geçirse de özünde bir insandı. Türü gereği vahşi, ins...