"Göz göze geldiğim hayvan vahşi bir kurttu.
Ve bakışmamızdan saniyeler sonra sessiz bir şekilde ormanın içinde kaybolmuştu."
***
Gözlerimi açtığımda yurt odasının gri duvarlarıyla karşılaşmıştım. Başımı çevirip pencere tarafına baktım. Perdeden sızan ince bir güneş ışığı çizgisi, tavana kadar uzanmıştı. Saatin kaç olduğunu kestiremiyordum.
Parmaklarımla alnımı ovuştururken, dün geceyi düşünmeden de edemedim. Pars'la bahçede karşılaşmam, o bakışları...
Derin bir nefes alarak yataktan kalktım.
İçime işleyen gri gözleri, sanki söylemediği bir şeylerin yükünü taşıyordu.
Kafamı toplamak için banyoya yöneldim. Yüzümü yıkarken, soğuk suyun etkisiyle biraz olsun kendime geldim. Ama dün gece bahçede yaşanan o tuhaf karşılaşmayı nasılsın yaparsam yapayım unutamıyordum.
Aynanın karşısında, havluyla yüzümü kurularken bir karar verdim. Bugün onu bulup konuşacaktım. Ne saklıyorsa, ne gizliyorsa artık öğrenmek istiyordum. Onun bu kadar gizemli tavırlarının beni neden bu kadar etkilediğini bilmiyordum, ama içimde onu anlamak için bitmeyen bir dürtü vardı. Ayrıca kız arakadaşı olduğuna da pek inanmamıştım. Ya da olabilir miydi? Kafede gördüğüm kız mıydı? Yurtta onu daha önce görmüş müydüm emin de değildim.
Hızla giyinip yurttan çıktım ve fakülteye doğru yola koyuldum. Fakülteye geldiğimde çevreme bakındım, bahçesi her zamanki gibi kalabalıktı.
Belgin ise beni kendi fakültemizin önünde bekliyordu. Onu görünce istemsizce duraksadım. Pars'la ilgili düşüncelerimi paylaşmalı mıydım? Hayır, şimdilik kimseye bir şey söylememeliydim. Onu daha iyi tanımadan ve bu hislerimin nedenini anlamadan, kendimden başka kimseye söylemek ne kadar doğruydu? Ama Belgin benim en yakın arkadaşımdı. Bu durumda çok kararsız kalmıştım.
"Alçin! Yine dalgınsın." dedi yanına yaklaştığımda.
Gülümsemeye çalıştım. "Sadece biraz aklım karışık."
"Seninle kahve içip biraz dedikodu yapalım. İyi gelir. Hem de aklındaki karışıklığı anlatırsın." dedi koluma girerek.
Onu reddedemedim. Beraber kampüsteki kafeye oturduk, ama zihnim hâlâ dün geceki karşılaşmada takılı kalmıştı. Kafeye girer girmez ise klasik rutinimiz olan kahvemizi elimize alıp boş masalardan birine oturmuştuk.
Tam o sırada, kafenin kapısı açıldı ve içeri Pars girdi. Gözlerimiz buluştuğu anda, bütün vücudum istemsizce gerildi. Yanımdaki Belgin bir şeyler anlatmaya devam ediyordu, ama onun söylediklerinden tek bir kelime bile anlamıyordum.
Son birkaç gündür aynı sahne oluyordu. Kafede arkadaşlarımla otururken Pars,benden sonra kafeye giriyor ve gözlerimiz buluşuyordu.
Yanıma yaklaştı. "Konuşmamız gerek." Sesi her zamanki kadar soğuk ve kararlıydı.
Belgin şaşkınlıkla ona bakarken ben bir anlık tereddüt ettim. Ama sonrasında kabul ettim. Zaten onunla konuşmak istiyordum.
"Tamam." dedim Belgin'e dönerek. "Ben hemen dönerim."
Ayağa kalktığımda Belgin, itiraz etsede onunla sonra konuşacağımı söyledim.
Pars, başıyla dışarıyı işaret etti ve birlikte kafeden çıktık. Sessizce yürüyorduk, ama hava sanki adımlarımızın ağırlığını hissetmiş gibi daha da kararmıştı. Kampüsün daha tenha bir köşesine geldiğimizde sonunda durdu ve gözlerini tekrar bana dikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIRTICI GÖZLER
FantasyNadir kedi türlerinden biri olan pars, bir insan bedeni ile bütünleşmişti. Pars Bera Sarkan.. Yarı insan yarı pars. Koyu gri renginde yırtıcı gözlere ve keskin pençelere sahip olarak bir dönüşüm geçirse de özünde bir insandı. Türü gereği vahşi, ins...