48. Bölüm / Eski Aşklar

2.2K 130 29
                                    

Instagram: kimbuyazarciniz
Keyifli okumalar diliyorum

31 Ocak

Kar yağışı bitmiş, fakat yollarda kalan kar kütleleri kalmıştı. Buz gibi havalarsa hala devam ediyordu. O kadar özlemiştim ki yaz mevsimini.

Fakat geçirmiş olduğumuz yaz gibi olmayacaktı hiçbir yaz. Geçirmiş olduğumuz yazda Ayazla tanışmış, çok güzel anlar biriktirmiştim.

Annemin uçağı kar yağışı yüzünden ertelenmişti ve bugün Türkiyeye gelecekti. 23 yıl önce öldü diye gösterilip Türkiyeden kaçırılan kadın bugün ilk defa bu ülkeye adım atacaktı.

Dışarıdaki hayatına dahi hemen hemen alışamamıştı daha, fakat zaman ona ilaç olacaktı.

Ve uzun süre sonra sevdiği adamıda görecekti. Annemle İngilterede ettiğimiz sohbetlerden anladığım kadarıyla hâlâ seviyordu babamı.

Babam, yani Efe Barzan ise geçtiğimiz aylarda karısı Elif Doğanlı ile boşanmıştı. Tüm bu yaşanılanlar sonucunda o kadar yazık olmuştu ki anneme. Bir Doğanlı ailesi yüzünden hayatı ceheneme çevrilmişti. Oysa sadece sevmişti Sofia.

(Hikayelerini unuttuysanız önceki bölümlerden hikayeyi bulabilirsiniz. 16. Bölüm / Gerçekler )

Bir aşiret yöresi engel olmuştu bu iki kişinin hayatına. Ve yıllarca ayrı kalmışlardı, şimdi ise tekrar bir araya geleceklerdi.

Fakat bunun öncesinde babamın annemin yaşıyor olduğunu bilmesi gerekti. Adam daha benim yaşadığımı sindiremezken üzerine sevdiği kadının yaşadığını öğrenince ne olacaktı acaba.

Bir anda annemi görüp kalpten gitmemesi için öncesinde ben gidip haber edecektim. Hastaneye gelen babama önemli birşey söylemem gerekiyor diyerek, hastanenin kantinine çağırmıştım.

İki kahveyle karşılıklı oturduk. Belkide babamla oturup ilk defa sohbet edecektim. Akrabalık ilişkilerim o kadar değişikti ki, ben bile düşündükçe fazlasıyla garipsiyordum.

Kısa bir süre sadece birbirimizi inceledik. Babam aynı Ömere benzerken ben ise anneme benziyordum.

Sessizliği babam bozdu, "Kızım, benimle konuşmak istediğin şey ne?"
Aslında konuşulacak o kadar konu vardı ki, ama şuan da benim annemin yaşadığını açıklamam yeterdi.

"Ben nasıl söze girmem gerektiğini bilmiyorum galiba. Çat diye söylersem de kalbine zarar gelmesinden korkuyorum." İkinci bir hastayı kaldıramazdı ruhum.

"O kadar kötü birşey diyorsun." Dedi gerilerek.

"Yani, hayır ama." Bir süre duraksadım, ardından devam ettim. "Sofia, yani annem." Sofia dememle birlikte gözlerinde ki hüznü görebilmiştim.

"Ne olmuş Sofiaya." Sabırsız kelimeleri oyalanmadan anlatmamı istiyor gibiydi. Fakat ben nasıl söylemem gerektiğini hala bilemiyordum.

"Hani sana söylemiştik ya, Rıza tarafından öldürüldüğünü. İşte ölmemiş o zaman. Hala hayatta."

Kullanmış olduğum kelimeleri bir süre sindirememiş gibi seyretti beni. Şaşkınlıkla aralanan ağzından "Nasıl ya?" Nidaları döküldü. 

"Nerede şuan da iyi mi?" Başımı olumlu anlamda salladım.

"İstanbula geliyor, uçağının inmesine kısa bir zaman kaldı. Bende havalimanına geçmeden önce bunları bilmen gerektiğini düşündüm."

Hızla yerinden doğrularak, "Bende geleceğim." Dedi. Onun hızla ayaklanmasına karşı bende ayağa kalktım. "İstersen daha sakin bir kafayla gör."

YENİDEN SEVEBİLİR MİSİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin