Kafamın içinde çalan orkestra seslerine benzer bir rahatsızlıkla bilincim açılmaya başladı. Gözlerimi bile ilk başta aralayamazken ciddi olarak üzerimden tırın geçip gittiğini düşünmüştüm.
Yanı başımda hissettiğim sesler ilk olarak vızıltı gibi gelirken yavaş yavaş kelimeler beynime toparlanmıştı. Gözlerimi daha aralamadan etraftaki seslere kulak verdim.
"Ne zaman uyanır?" Fazla tanıdık gelen sesin sahibini çokta yakından tanımıyor olmalıydım çünkü bir müddet sesin sahibini algılamaya çalışmıştım. Bir süre acıyan beynimi zorlayıp düşünmeye çalıştım.
Bir anda dünki yaşananlar flash bellekle aktarılmış gibi kafamın içinde dolarken bu sesin de dün ki adam olduğunu anladım.
Ben daha bu sesin kim olduğunu yeni çözebilmişken odada başka bir ses yankılandı. "Birazdan uyanacak dedim ya abi. Az sabırlı ol." Acaba doktor muydu? Ama doktor olsa neden abi diye seslenirdiki o adama? Başımın ağrısı yetmiyormuş gibi kafamda da deli sorular dönmeye başlamıştı.
Kendi iç sesimle ufak bir tartışma yaşayıp sonunda gözlerimi yavaş yavaş açmaya başladım. Göz bebeğime yansıyan kuvvetli ışıkla bir süre etrafım bulanık bulanık bir biçimdeyken bu bulanıklık saniyeler içinde düzeliyordu.
Kafamı yanı başımda dikilen bedene çevirdiğimde beyaz önlüklü genç bir adamın Azrail misali tepemde durduğunu gördüm. Anlamsız bakışlarım ona çevriliyken tepemde dikilmeyi bırakarak konuştu. "Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
Hasar kaydımı hesap etmek ister gibi oldukça dikkatli bir şekilde bakıyordu suratıma.
Tam konuşacakken iç sesimin aksine dış sesimin fazla kuvvetli olmadığını fark ettim. Boğazımda büyük bir kuruluk ve acı hissiyatı vardı.
Zar zor çıkan sesimle birlikte "Su." Diye fısıldadım.
Doktor yan taraftan aldığı suyu beni hafifçe doğrultarak içirirken, boğazımdan inmiş olan her yudum taneleriyle dünyaya geri döndüğümü hissediyordum.
Kafam yastıkla tekrar birleşirken beynimin içi sızım sızım sızlamaya devam etmekteydi.
"Nasıl hissediyorsunuz?" Doktor sorusunu tekrarlamıştı.
"Kafa tasım binlerce parçaya bölünmüş gibi."
Gerçekten de ne güzel tabirler buluyordum kendime.
"Evet birkaç gün baş ağrılarınız olabilir. Kafanızı oldukça hızlı çarpmışsınız bu yüzden bu ağrılar normal. Beyin tomografisinde olumsuz bir şeye rastlamadık."
Doktorun sözlerinin bitmesinin ardından odayı o adamın sesi doldurdu. "Tamam Emre sen çıkabilirsin."
Pardon canım nedir bu küçük dağları ben yarattım havaları?
Adının Emre olduğunu öğrendiğim doktor "Geçmiş olsun." Diyerek odadan ayrıldı ve bu geniş, ferah, oldukça gündeliği pahalı olduğu anlaşılan hastane odasında o adamla yalnız kaldık.
Hala adını bilmediğim adama döndüğümde onun zaten suratıma baktığını fark ettim. Refleks olarak hafifçe boğazımı temizleyerek konuştum. "Teşekkür ederim, tekrardan." Önemli değil dercesine başını belli belirsiz sallarken konuşmama devam ettim.
"Size yeterince zahmet verdim. Gerisini kendim halledebilirim." Adamın zaten yanı başımda sabahlayacak hali yoktu.
Adam kafasını sallayıp konuştu. "Refakatçi olarak birini arayalım. Ne olur ne olmaz diye iki gün burada yatman gerekli."
Arayacak insanım mı vardı?
Acı gerçek yüzüme vurduğunda burukça gülümsedim. Gerçekten de şu koca dünyaya bir ben dar gelmişim gibiydi. Yardım isteyebileceğim bir Allah'ın kulu dahi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİDEN SEVEBİLİR MİSİN
Fiksi RemajaBade Sancak. Daha 23 yaşında bir genç kadın ve hayatında aldığı en yanlış karar, aşık olmak.. Yanlış kararlar almıştı, bir adamı hayatına sokarak, hayatını baştan aşağı değiştirmişti bir adam için. Peki ya ihanet? En yalnız ve berbat zamanında ha...